100 Yıllık Devletin Ekonomik Değişim Noktaları

Birinci yüzyılını devirmiş olan Türkiye Cumhuriyeti’nin genel görünümü, ekonomik ve siyasal bağlamda dış ve iç faktörlerle ilgili ilginç  değişimlerle kapitalist blokta kalkınma çabaları doğrultusunda seyrettiğinin yansımasıdır. Dünya kapitalist sistemi içinde yürünen bir asırlık sürede, kabaca üç genel küresel döneme tanıklık edilmiş ve hemen hepsinden ciddi etkiler alınmıştır. Dönemlerden birincisini, 1923-1939 arasında yaşanan 1929 krizi ve yaklaşık altı yıl süren İkinci Paylaşım Savaşı, ikincisini 1945 ile 1989 yılları arasında yaşanan Soğuk Savaş politikaları, nihayet üçüncüsünü ise1980’dengünümüzedekuzananneoliberal dönem oluşturur. Başka bir tasnifte ise, bir asırlık Cumhuriyet’in kuruluşundan 1980 yılına kadar geçen yaklaşık 60 yıllık birinci dönemin, çift kutuplu dünya sisteminde sıcak ve soğuk savaşlar ortamında “gelişmekte olan ekonomi” yaftası ile yaşandığı, ikinci dönemin ise, neoliberal politikaların başat olduğu tek kutuplu dünya sisteminde “gelişen piyasalar” yaftasıyla yaşandığı görülür. İç politikalarda ise, kuruluştan Atatürk’ün vefatına kadar olan süre dışında, tüm dönemlerde giderek yükselen dozda sağ ve gerici etkiler başat olmuştur.

Osmanlı İmparatorluğu’ndan devralınmış olumsuz sosyo-ekonomik miras üzerine inşa edilen Cumhuriyet sanayi yapılanmasında başlıca iki aşamada ciddi sıçrama gözlemlenir. Bunlardan birincisini 1930’larda başlayan Devletçilik uygulaması oluşturur. 1930’lardan önce, 1927 yılında Teşvik-i Sanayi Kanunu çıkarılarak yerli sanayiin desteklenmesine çalışılmış olmakla beraber, dönemin diğer önemli yasası olan Tatil-i Eşgal Kanunu’ndan yararlanan yabancı sermaye de faaliyetlerini geliştirme yoluna gitmiştir. Böylece, başlangıç dönemde ekonomi politikasının ağırlık noktasını özel kesimin oluşturduğu anlaşılmaktadır.1 1923 yılında İzmir’de toplanan İktisat Kongresi’nde açış konuşmasında Gazi Mustafa Kemal Paşa da aynı doğrultuda konuşarak şunları söylemiştir: “Efendiler; iktisadiyat sahasında düşünür ve konuşurken zannolunmasın ki, ecnebi sermayeye hasımız; hayır bizim memleketimiz vâsi’dir. Çok sây ve sermayeye ihtiyacımız var. Kanunlarımıza riayet şartiyle ecnebi sermayelerine lazım gelen teminatı vermeğe her zaman hazırız. Ecnebi sermayesi bizim sây’imize inzimam etsin ve bizim ile onlar için faideli neticeler versin.”2

1923-1929 döneminde, Lozan yükümlülüğü altında, henüz gümrüklerine tam hâkimiyet kuramamış ve kabotaj hakkını dahi elde edememiş olarak genç Cumhuriyet yöneticileri fazla çaba gösteremeden, 1929 dünya ve ülke krizi ile karşı karşıya kaldı. Bu dönem, yöneticilere devlet eli olmadan ekonomik kalkınma yapılamayacağını göstermişken, 1929 krizi ile oluşan küresel atmosfer de sanayileşme hamleleri için elverişli dış koşulları hazırlamış oluyordu. Dönemin başbakanı İsmet Paşa’nın Kadro dergisinde verdiği beyanat, Cumhuriyet yöneticilerinin başlangıç döneminde hareket kabiliyetinin kısıtlandığını ima etmektedir. 1929 Büyük Buhranı, yöneticilere devlet eliyle sanayileşme hamlesine yönelme olanağı sağlamıştır.

***

Yazının devamını Hukuk Defterleri’nin 40. sayısında okuyabilirsiniz.

print