Geçtiğimiz ay Bertolt Brecht’in 60. ölüm yıldönümüydü. Bertolt Brecht (1898-1956) 20. yüzyıla damgasını vurmuş bir şair, oyun yazarı ve kuramcı olarak ölümünden 60 yıl sonra da yazdıklarıyla güncelliğini korumakta, hukuk sistemine yönelik haklı eleştirileri bugün de geçerliliğini sürdürmektedir. Bugün Türkiye’deki mevcut hukuk sistemi, iktidarın tekelinde bir yap-boz tahtasına dönmüşken, yargının iktidar karşıtı muhalefeti susturmak için “cezalandırma” yönündeki iradesi ortadayken, mevcut sistemin “adalet” dağıtmak gibi bir kaygısı olmadığı açıktır. İşte tam da bu nedenle, Brecht’in tüm gerçekçiliği ile sitemin çelişkilerini yansıtan, bunlar üzerine düşündüren ve değişim için umudu diri tutan eserlerine ihtiyacımız var. Geçtiğimiz ay Bertolt Brecht’in 60. ölüm yıldönümüydü. Bertolt Brecht (1898-1956) 20. yüzyıla damgasını vurmuş bir şair, oyun yazarı ve kuramcı olarak ölümünden 60 yıl sonra da yazdıklarıyla güncelliğini korumakta, hukuk sistemine yönelik haklı eleştirileri bugün de geçerliliğini sürdürmektedir. Bugün Türkiye’deki mevcut hukuk sistemi, iktidarın tekelinde bir yap-boz tahtasına dönmüşken, yargının iktidar karşıtı muhalefeti susturmak için “cezalandırma” yönündeki iradesi ortadayken, mevcut sistemin “adalet” dağıtmak gibi bir kaygısı olmadığı açıktır. İşte tam da bu nedenle, Brecht’in tüm gerçekçiliği ile sitemin çelişkilerini yansıtan, bunlar üzerine düşündüren ve değişim için umudu diri tutan eserlerine ihtiyacımız var.
Nitekim, Türkiye’de Brecht’in seçilmiş şiirlerinden oluşan “Halkın Ekmeği” isimli şiir kitabının 1980 darbesinden sonra 1982 yılında yapılan baskısı mahkeme kararı ile toplatılmış ve kitabın çevirmenleri A. Kadir veA. Bezirci halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçundan yargılanmıştır.1 Yine bugün içinde olduğumuz OHAL rejiminde Brecht oyunlarının gösteriminin yasaklanması, Brecht’in eserlerindeki sistem eleştirisinin güncelliğini koruduğunu, yazarın dünden bugüne iktidarlar tarafından tehdit olarak görülmeye devam ettiğini göstermektedir.
Brecht, eserlerini dünyayı değiştirmek için bir araç olarak görmüş ve yoksul halka dünyanın “kuru gerçekliğini” anlaşılır şekilde gösterebilmeyi ve onu bu dünyada yaşayabilmesi için eğitmeyi dert edinmiştir. Zira, Brecht için önemli olan eserin ne kadar edebi olduğu değil, ne anlattığı ve neye hizmet ettiğidir. Benjamin bu ayrımı şöyle vurgulamıştır.
“Ne denirse densin bugün Brecht, yeteneklerini ne yönde kullanacağını kendine soran, ancak gerekliliğine inandığında kullanan, bu şart yerine gelmediğinde ise işi bırakan tek Alman yazarıdır. … Burada edebiyat, yazarın dünyayı değiştirme isteğinde olmayan, ılımlılıktan yana geçmiş duygularından bir şey beklemez artık. Bilir ki tek şansı, dünyayı değiştirmek denen karmaşık süreçte bir yan ürün olabilmektir.” 2
Brecht’in amacı halka gerçeği göstermenin yanı sıra, onu harekete geçirmek ve sahip olduğunu değiştirip dönüştürme gücünün farkına varmasına aracılık etmektir. Nitekim, Brecht, “Sosyalist Gerçekçilik ve Toplum” isimli eserinde bunu şöyle ifade etmiştir. “Gerçekçi yapıtları kavgacı yapıtlar diye tanımlamamız iyi olur. Bu yapıtlarda söz gerçeğe bırakılmıştır. Bu yapıtlar bir çelişkinin varlığını bildirirler ve onun sözcülüğünü yaparlar; bu çelişki, mevcut anlayışlara ve davranış biçimlerine karşı çıkacak yeni güçler içerir. Gerçekçiler, gerçek güçleri yadsıyanlara karşı çıkarlar.”3
Bertolt Brecht Halkın Ekmeği şiirinde, adaleti “ekmek” ile özdeşleştirmiştir. Brecht, adaleti ekmek ile somutlaştırırken elle tutulur, algılanabilir, kavranabilir hale getirmiştir. Çünkü, ezilenler/sömürülenler için yazmaktadır ve her şeyden önce okuru için anlaşılır olması gerekmektedir.
“Süreçlerin nedenlerini toplumun erişebileceği (etkide bulunabileceği) yerlere itmek, gerçekçi birtutumdur.”4
Üretim araçlarına sahip olmayan ve ancak temel ihtiyaçlarını karşılayabilecek düzeyde para kazanan işçi sınıfı için “ekmek” birinci önceliktir. Adaletin önemini vurgulamak adına Brecht de “Bilin Halkın Ekmeğidir Adalet” diye başlar şiirine.
Roman veya tiyatroda olduğu gibi uzun uzun çelişkilerin anlatılmasına imkan vermeyen bir edebi tür olarak şiirin ilk kıtasında Brecht çelişkiyi gözler önüne sermektedir.
Bilin: Halkın ekmeğidir adalet. Bakarsınız bol olur bu ekmek, Bakarsınız kıt,
Bakarsınız doyum olmaz tadına, Bakarsınız berbat. Azaldı mı ekmek, başlar açlık, Bozuldu mu tadı, başlarhoşnutsuzluk boy atmaya.
İşçi sınıfı için tıpkı ekmek gibi adalet de yoktur, bozulmuştur. Bozulan ve gerçekte olmayan adalet hoşnut-suzluk, huzursuzluk sebebidir.İkinci kıtayla birlikte bozuk adalet üreten sisteme karşı isyan dakendini gösterir.
Bozuk adalet yeter artık! Acemi ellerde yoğrulan, iyipişirilmemiş adalet yeter! Yeter katıksız, kara kabuklu adalet! Dura dura bayatlayan adalet yeter!
Adalet yanlış ellerde üretilmektedir, aslında adalet dağıttığını söyleyenlerin “adalet” kaygısı yoktur. Yerleşik hukuk sistemi bayatlamış ve yozlaşmıştır. Oysa, işçi sınıfının emeğinin karşılığını alabilmesi için adalete gereksinimi vardır. Üçüncü kıtayla birlikte, çözüme doğru giden yolu döşemeye başlar Brecht. Daha fazla “ekmek” için, emeğin hak ettiği karşılığını bulması için adalet şarttır.
Bolsa insanın önünde ekmek,lezzetliyse, Gözler öbür yiyeceklereyumulsa da olur. Ama her şey bollaşmaz ki birdenbire… Bilirsiniz, nasıl bolluk doğururemek: Adaletin ekmeğiyle beslene beslene.
Elbette başta iş yerinde ve üretim sürecinde adalete gereksinim vardır. Ancak bununla sınırlı değildir adalet ihtiyacı. Günlük yaşamın içinde, toplumsal ilişkilerin genelinde de adalet hakim olmalıdır. Günde üç öğünden fazla gereksinim duyar insan adalete, yani “ekmek” ten de daha çok. Nitekim eğlencede dahi adaletin gerekliliğinden dem vurur Brecht.
Ekmek her gün nasıl gerekliyse nasıl, Adalet de gerekli her gün, Hem o, günde birçok kez gerekli.
Sabahtan akşama dek, iş yerinde, eğlencede, Hele çalışırken canla başla, Kederliyken, sevinçliyken, Halkın ihtiyacı var pişkin, bol ekmeğe, Günlük, has ekmeğine adaletin.
Adaletin eğlencede dahi kendini gösteren günlük has ekmeği sadece hukuk sistemine değil, dönüşen bir toplum yapısına da işaret etmektedir. Son kısımla birlikte, çözüm yolunu sunmaktadır Brecht. Adaleti üretmesi gereken, sistemi değiştirmesi/dönüştürmesi gereken halkın kendisidir.
Madem adaletin ekmeği bu kadar önemli, Onu kim pişirmeli, dostlar, söyleyin?
Öteki ekmeği kim pişiren?
Adaletin ekmeğini de Kendisi pişirmeli halkın, Gündelik ekmek gibi.
Bol, pişkin, verimli.
Brecht Me-ti isimli eserinde de, Marx ile özdeşleştirdiği karakteri Ka-Meh’ten yola çıkarak adalet üzerine düşüncelerini dile getirir. Hukuku yaratanın adalet olmadığını, toplumun birbiriyle çelişen gereksinimlerini karşıla-mak zorunda olan hukuk sisteminin kendi içinde çelişkili olduğunu ifade eder. Brecht’in de işaret ettiği gibi, mevcut hukuk sistemi, düzeni ve iktidarı korumaya hizmet ederken ezilenlerin baskılanmasına aracılık eder. İktidarın ve ezilenlerin çıkarları çatışmaya devam ettikçe, mevcut sistemden ezilenlere adalet dağıtmasını beklemek mümkün değildir. Mümkün olan sistemi değiştirme gücünün elimizde olduğu umudunu her daim diri tutmaktır.