Adalet Talebi ve Hak Mücadelesi Açısından Soma Katliamı’nın Değerlendirilmesi

13 Mayıs 2014’te Soma’da gerçekleşen işçi katliamı açısından dönemin başbakanı tarafından katliamın ilk anlarında katliam sebebi olarak ifade edilen “Fıtrat” açıklaması tartışılması gereken ideolojik zemin hakkında önemli ipuçları vermektedir. Ülkemizde bu tür olaylarda iktidar tarafından, kamu kurum temsilcilerinden, devletin neredeyse tüm organlarınca yetkililer tarafından özellikle kaza, facia, elim olay vs. türünden tanımlamaların kullanılması objektif bir tanım kaygısından ziyade çekilmek istenen politik zemini ve devletin aldığı/alacağı tutumu net olarak ortaya koyan beyanlardır.

Soma’da 301 kişinin ölümüyle gerçekleşen olay, toplumsal muhalefet alanında emek cephesinden bakan kesimler dışında iktidar ve medya başta olmak üzere toplumun çok büyük çoğunluğunca iş kazası olarak tanımlandı ve ölen kişi sayısının çokluğundan kaynaklı, “kaza” değil “facia” olarak nitelendirildi. Kaza veya facia tanımı istem dışı, umulmayan çok üzücü acıklı bir olay olduğunu başta ölenlerin yakınları olmak üzere tüm toplum kesimlerine benimsetilmeye çalışıldı.

Katliam sözünü kullanmayı tercih edenler içinse en hafifinden kaba ve ajitatif bir söylemde bulunuluyormuş gibi değerlendirildi.

Başlatılan soruşturma kapsamında 301 kişinin sorumluları olarak Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın iddianamesi “olası kastla 301 kişinin ölümüne sebep olmak” suçlamasıyla yapılan yargılamada dahi mahkeme heyetince “katliam” sözcüğü sanırım hiç kullanılmadı, mağdur vekilleri olan avukatlar dışında “katliam” sözcüğü kullandırılmamaya çalışıldı. Bunun yerine Soma faciası, kaza, elim kaza vs. türünden vicdan ve merhamete atıf yapan asıl sorumluları gizleyen kavramlar üzerinden yürütülmeye çalışıldı.

Yaşanan olaya ilişkin yumuşak, belirsiz kavram tercihleri cezasızlık veya mümkün olan en az cezanın verileceğinin işaret fişeği midir?

Elim kaza, elim olay, facia vs. tercihi rastlantısal mıdır? Yoksa bu tür durumlar devlet -sermaye- yargı ilişkisinin en çıplak gözle görülebilmesine sebep olan durumlar mıdır?

***

Yazının devamını Hukuk Defterleri’nin 28. sayısında okuyabilirsiniz.

print