Anayasa Mahkemesi’nin “Kabul Edilemez” Bulduğu Şık/Türkiye (No:2) Kararında, Oy Birliği ile İHAS m.5/1 ve Oy Çokluğu ile İHAS m.10’un İhlali

I. Bireysel Başvuruya Giden Süreç

Cumhuriyet Gazetesi davasında yargılanan gazeteci ve yazar Ahmet Şık ve diğer gazeteciler, gazete yöneticisi ve gazete çalışanları hakkında, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca soruşturma başlatılmış ve Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu’ndaki değişikliklerle eş zamanlı olarak Cumhuriyet Gazetesi’nin yayın politikasının, özellikle 15 Temmuz 2016 tarihli darbe teşebbüsüne uzanan süreçte, vakfın kuruluş felsefesine aykırı şekilde değiştiği ve gazetede devlet aleyhine manipülasyon yapıldığı iddia edilmiştir. İddia kapsamında özellikle; okur kitlesinin dünya görüşüyle bağdaşmayacak şekilde gazetenin gündemi etkilemeye çalıştığı, yıkıcı ve bölücü manipülasyonlara yönelik haberler yaptığı, terör örgütü lider ve yöneticilerinin şiddet çağrısı yapan açıklamalarına yer verdiği, terör örgütlerini meşru gösterdiği, Türkiye Cumhuriyeti devletini terör örgütleri ile irtibatlı göstermeye yönelik yayınlar yaptığı ileri sürülmüştür. Ahmet Şık’ın Cumhuriyet Gazetesi’nin yazarı olması sebebiyle, bir kısım yazı, röportaj ve sosyal medya mesajıyla terör örgütü propagandası yaptığı ileri sürülmüş, suçlamaya konu haber ve yazılarının Cumhuriyet Gazetesi’nde ve gazetenin internet sitesinde yayımlandığı belirtilmiştir.

Ahmet Şık 29 Aralık 2016 tarihinde Başsavcılığın talimatı ile evinde gözaltına alınmış ve sorgusunun akabinde tutuklanmıştır. Sorgudaki savunmasında; iddiaya konu haber, yazı ve sosyal medya paylaşımlarının herhangi bir örgütün propagandasını yapma amacı taşımadığını, şiddet çağrısı içermediğini, sadece yaşanan olaylara ilişkin ifade özgürlüğü kapsamında yapılan açıklamalar olduğunu ileri sürmüş ve bu bağlamda PKK terör örgütü lideri Cemil Bayık ve eski savcı C.K. ile yaptığı röportajların bilgi aktarımından ibaret olduğunu savunarak mesleki faaliyetinin soruşturma konusu yapıldığını ifade etmiş, 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 26. maddesinde basın yoluyla işlenen suçlarda dört aylık dava açma süresi öngörüldüğünü, suçlamaya konu çoğu haber ve yazıların üzerinden dört aydan fazla bir sürenin geçtiğini ileri sürerek suçlamaları kabul etmemiştir. Tutuklama kararında başvurucunun haber ve yazılarında haber aktarma amacının ötesine geçerek terör örgütlerinin söylemlerinin geniş kitlelere ulaşmasını sağladığı belirtilerek, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösterir delillerin bulunduğu kabul edilmiştir. Başvurucu gazeteci, bir kısım yazı, röportaj ve sosyal medya mesajıyla ilgili olarak terör örgütü propagandası suçlamasıyla tutuklanmış ve 30.12.2016 ila 09.03.2018 tarihlerinde tutuklu kalmıştır.

***

Yazının devamını Hukuk Defterleri’nin 28. sayısında okuyabilirsiniz.

print