Avukatlık Metodolojisi: Bir Düşünce Taslağı

Adalet, eşitlik ve hürriyet gibi kavramların tartışılması, bir başka ifadeyle düşünceyi düşünmek, akademinin bir ömürlük konusudur. Bugüne kadar keskin bir tanıma ulaşamadık. “Adaleti tanımlamak, evet, zordur, adalet soyuttur; adaletsizlik ise somuttur, gördüğünüz yerde tanırsınız onu.’’ sözüyle ulaşılan hakikatin fakültelerin kapısına çiviyle çakılması, dava açılışında masrafı ödenmesine rağmen tekrar satış bankosundan alınarak çifte para ödenen dava dosyalarının üzerine koca kalın harflerle yazması gerekebilir; belki bizi kurtarır.

Avukatlık mesleğinin ne olduğuna ilişkin bir tanım arayışına düştüğümüzde Avukatlık Kanununca, bizlere kabaca “ne memurluk ne esnaflık” gibi bir yasal statü bahşedildiğini anlarız. Çünkü “Avukatlık, kamu hizmeti ve serbest bir meslektir. ” Bu –tanım olmayan- tanım şuna benzer: Doksanların sonu ikibinlerin başında inşa edilen apartmanların çirkin ve küçük mozaiklerle örüldüğü karanlık bir mimarî dönem yaşadık. Çoğu apartmanın girişine yine aynı mozaiklerle “Mülk Allah’ındır” yazılırdı. Fakat kirayı ev sahibine ödemek zorundaydık.

Avukatlık mesleğinin ne olduğuna ilişkin tekrar bir tanım arayışına düştüğümüzde, karşımızda “ağyarını mani efradını cami” bir tanım olmadığı gerçeğiyle karşılaşırız. Ulusal ve uluslararası yasal mevzuatlar içerisinde önümüze tanım diye sunulan tüm cümlelerin nitelik ve işlev belirlediğini görürüz. Havana Kuralları olarak adlandırılan Birleşmiş Milletler Avukatların Rolüne İlişkin Temel İlkeler Bildirgesi apaçık şekilde Avukatların görev ve sorumluluklarını düzenler. Avukatların adalet dağıtımında temel bir unsur olduğunu ifade ettikten hemen sonra, mesleklerinin şeref ve itibarlarını korumakla görevli olduklarını hatırlatır.

Yazının devamını Hukuk Defterleri’nin 15. sayısında okuyabilirsiniz.

print