“En başta saptadığımız gerçek şudur: ‘Sözde insan hakları’, yurttaş haklarından ayrımlı olarak burjuva toplumun üyesinin, yani gerçek insandan ve topluluktan yalıtılmış olan egoist insanın haklarıdır.
Peki ama özgürlük ne anlama gelir? Özgürlük başkasına zarar vermeyen her şeyi yapabilme hakkıdır. Sanki iki tarla arasındaki çit gibi sınırları belirleyen yasadır. Özgürlüğü söz konusu olan da, kendi içine kapanmış, yalıtılmış bir yörük olarak insandır. Özgürlük konusundaki insan hakkı, insanın insanla kaynaşmasına değil de insanın insandan yalıtılmasına dayanır.”
KARL MARX – Yahudi Sorunu 1844
İnsan hakları, yargı bağımsızlığı, özgürlük gibi haklarımızı ve yaşam alanımızı kategorik olarak düzenleyen hukuksal metinlerin görece uygulanabilir olduklarını, zamanın ve koşulların gerekleri karşısında bir çırpıda ortadan kaldırılabildiğini somut olarak gördüğümüz bir alandan, yargı ve bunun parçası olduğu ileri sürülen bir alandan, bir avukat yargılamasından söz edeceğim. Öyle ki bu yargılamada yaşananlar Marx’ın 1844 tarihli analizinin doğruluğuna adeta örnek teşkil edecek sayısız ihlalle dolu. Hukuk kurallarının ve hakların yazılı metinlerde yer alan hali ile soyut kişi hakkı kavramına sıkışıp kaldığı, toplumsal bir sorunun ifade aracı olduğunda ise hakkın ortadan kaldırılabildiğini gösteren bir dava pratiği bu.
Birleşmiş Milletler “Suçların Önlenmesine ve Suçların Islahı Üzerine Birleşmiş Milletler Konferansı” tarafından kabul edilmiş olan Avukatların Rolüne Dair Temel Prensipler Türkiye tarafından onaylanarak, iç hukukta uygun düzenlemeler yapma ve uygulamayı sağlama yükümlülüğü devlete yüklenmiştir. Havana Kuralları olarak bilinen bu prensiplerin kabulündeki temel amaç, avukatların hiçbir baskı, engelleme, taciz veya yolsuz bir müdahaleyle karşılaşmadan her türlü mesleki faaliyeti yerine getirmelerini sağlamak, görevlerinin gerektirdiği standartlarına uygun faaliyette bulundukları için kovuşturma veya idari, ekonomik veya başka bir yaptırımla sıkıntı çekmemelerini veya tehditle karşılaşmamalarını güvenceye altına almaktır. Belirtilen kurallara paralel nitelikte sözleşme ve protokoller düzenlenmiş ve bunların bir kısmı iç hukuk düzenlemesi olarak yasalarda yer almıştır.
Anayasa’nın başlangıç hükümleri ve devamı maddelerde hukuk devleti kavramı adeta bir zincirin devam eden halkaları gibi birbirine ekli bulunan kavramlardan, düzenlemelerden oluşur. Kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı ve savunma dokunulmazlığı bu silsilede birbirini takip eder ve bunlardan biri çıkarıldığında zincirdeki halka koparılmış ve hukuk devletini taşıyan ayaklar kaldırılmış olur. Bahsettiğimiz dava işte bu halkalardan bir kısmını koparan uygulamaların yaşandığı bir dava olmuştur.
***
Yazının devamını Hukuk Defterleri’nin 16. sayısında okuyabilirsiniz.