Çocuğun Nesneleşmesi: İcra Yoluyla Çocuk Teslimi

Çocuk teslimi ve çocukla kişisel ilişki kurulmasının icra hukuku aracılığıyla sağlanması, son zamanlarda gündemi epey meşgul eden konulardan biri. Özellikle mevcut sistemin değişeceğine ilişkin çeşitli açıklama ve haberlere sıkça rastlanıyor. Hatta değişikliğe dair görüşe sunulmuş bir kanun tasarısı taslağı (Mağdur Hakları Kanunu Tasarısı Taslağı) bulunmasının yanı sıra, başka bir usulün getirileceği de konuşuluyor. Ancak hâlihazırda kanunlaşmış bir düzenleme olmadığından, çocuk teslimine dair ilamlar beraberinde birçok sorunla birlikte, İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 25 vd. maddelerindeki kurallar çerçevesinde yerine getiriliyor. Meseleyi her yönüyle incelemek bu yazının amacı ve kapsamını aşmakla birlikte, icra hukuku mekanizmalarıyla işletilen çocuk teslimi konusuna dair birtakım kilit sorular sormak ihtiyacı hissediyorum. Neden çocuk teslimi icra hukuku aracılığıyla sağlanıyor? Neden “icra” ve “çocuk” kelimeleri arasındaki bağlantı kolay kolay kurulamıyor ve kurulduğu noktada da yüzler ekşiyor? Ne gibi sorunlar var ki kanun koyucu dâhil olmak üzere herkes bu prosedürün değişmesini istiyor? Daha iyi bir yol bulunabilir mi? Bu yazıda amacım, az önce işaret ettiğim bağlantıyı kurarak, sistemi ve sorunlarını teknik ayrıntılara inmeksizin genel çerçevede ortaya koymak. Ancak konunun, hukukun menfaat dengesi sağlama işlevinin en çok sınandığı alanlardan birisi olduğunu söylemem gerek. Çünkü mevcut sistem bir dikotomi üzerine kurulu ve söz konusu dikotominin bize dayattığı bir soru var: Bugün için evrensel bir ilke haline geldiği kuşkusuz olan çocuğun üstün yararının korunması ilkesi ile bütünsel olarak medeni usul ve icra hukuku anlamında hakların yerine getirilmesi sistemindeki ilke ve kurallar çeliştiğinde, terazinin hangi kefesi ağır basmalı ve denge nasıl sağlanmalı?

***

Yazının devamını Hukuk Defterleri’nin 18. sayısında okuyabilirsiniz.

print