Deprem, Devlet, Sermaye

6 Şubat 2023 Maraş depremi, Türkiye’de devletin ne olduğunu ve ne olmadığını çok acı bir biçimde gözler önüne serdi. Yaklaştığı çok iyi bilinen depreme karşı ne bir önlem alınmış ne de deprem sonrası için bir hazırlık yapılmıştı. Türkiye ekonomisinin 2000’li yıllardan bu yana inşaat odaklı bir büyüme modeline sahip olduğunu, 1990’ların sonlarından birkaç sene öncesine kadar inşaat ve gayrimenkul faaliyetlerinin gayrisafi yurtiçi hasılanın ortalama yüzde 15’ini oluşturduğu, kamu-özel iş birliği projeleri adı altında ülkenin otoyollar, köprüler, havalimanları ve benzerleri ile doldurulduğunu düşündüğümüzde bu hazırlıksızlık daha da çarpıcı hâle geliyor. Sorunun ekonominin kaynaklarının yetersizliği değil, var olan kaynakların bilinçli politika tercihleri ile tamamen kâr ve rant odaklı olarak kullanılmasında olduğu da bir kez daha tüm açıklığıyla ortaya çıkıyor. Bunca yıldır kamu kaynakları kullanılarak, yasalar değiştirilerek büyütülen inşaat sektörü için deprem gerçeğinin ve insanların ihtiyaçlarının kâr ve rant hırsının oldukça gerisinde kalmış olduğu görülüyor. Yapı denetiminin dahi piyasaya, özel şirketlere bırakıldığı bir ekonomide devletin yahut kamunun rolünün ne olduğunu sorgulama ve tartışmaya açma ihtiyacı kendisini yeniden hissettiriyor.

Ancak deprem sonrasında halk kendiliğinden seferber olup bölgeye yardım için koştuğunda, her yerde depremzedeler için yardımlar toplanmaya başlandığında, deprem sonrasında günlerce ortada görünmeyen devlet birdenbire ortaya çıkıp bir bağış şovu düzenlemekten de geri durmadı. Bu bağış şovunda başta Merkez Bankası olmak üzere, kamu bankaları ve çeşitli kamu kuruluşları birbirleriyle ve zengin “hayırseverler” ile yarışmaya girişti. Merkez Bankası zaten yasa gereği önemli bir kısmını Hazine’ye aktarması gereken 2022 kârından 30 milyarlık TL’lik bir bağışta bulunurken, daha birkaç ay önce Hazine’den 60 milyar TL’lik sermaye desteği alan kamu bankaları toplamda deprem fonuna 39 milyar TL’lik bağışta bulundu.

Başka bir deyişle, canlı yayında devlet bir cebinden diğerine para aktararak şov yapmayı tercih etti. Hâlbuki vergi toplama, bütçe yapma ve para yaratma gücü olan bir devletin bağış kampanyasına ihtiyacı olamazdı. Hele ki şimdiye kadar sermaye sahipleri ile yüksek gelir gruplarından doğru düzgün vergi tahsil etmeyen, birbiri ardına vergi afları devreye sokan bir devletin…

***

Yazının devamını Hukuk Defterleri’nin 39. sayısında okuyabilirsiniz.

print