1 Mayıs 2016 Emek ve Dayanışma Günü, İstanbul’daki kutlamaların Taksim’de yapılıp yapılamayacağı tartışmaları, terör saldırıları, patlayan bombaların tedirginliği ve AKP iktidarının hukuka aykırı olarak aldığı Taksim yasağı kararı ile Bakırköy Halk Pazarı’nda kutlanmıştı. Oysa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 27.12.2012 tarihinde aldığı DİSK ve KESK v. Türkiye (Başvuru No. 38676/08) kararında 1 Mayıs kutlamalarına getirilen Taksim yasağının hak ihlali olduğu tespit edilmişti. AKP iktidarının 2010, 2011 ve 2012 yılında Taksim’de yapılan yığınsal 1 Mayıs kutlamalarından sonra 2013 yılında tekrar başlattığı Taksim yasağı nedeniyle birçok sendika yöneticisinin yargılandığı davalarda da, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararına atıf yapılarak beraat kararı verilmesine rağmen, bu yasak 1 Mayıs 2017’de de devam etmiş; emek ve meslek örgütlerinin (DİSK, KESK, TTB ve TMMOB) 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlama talepleri kabul edilmemiştir.
2016 Mayıs ayında emekçiler açısından meydana gelen diğer bir olumsuz gelişme ise, işçi sendikalarının karşı çıkmasına rağmen özel istihdam büroları aracılığıyla ödünç ilişkisi kurulmasına olanak sağlayan yasa değişikliğinin gerçekleşmesiydi. DİSK’in, “kiralık işçilik yasası” olarak nitelendirdiği düzenlemenin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurulması talebiyle hazırladığı ve CHP’ye sunduğu raporda özetle şu görüşlere yer verilmektedir:
“Kiralık işçilik yasası Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan sosyal hukuk devleti ilkesini ve Anayasa’nın 5. maddesinde sayılan devletin görevlerini ihlal etmektedir. Yasama organı sosyal hukuk devleti ilkesiyle bağlıdır. Çok sayıda sosyal hakkı sınırlayan ve kullanılmaz hale getiren yasa, Anayasa’nın 13. maddesinde yer alan sınırlama ve güvence ilkelerini açıkça ihlal etmektedir. Ayrıca Yasa, Anayasa’da öngörülen bir nedene dayanmamaktadır ve Anayasa’nın sözüne ve özüne aykırıdır. Ölçülülük ilkesine aykırıdır ve demokratik toplum düzeni açısından gerekli değildir. Anayasa’da yer alan çeşitli temel hak ve özgürlüklerin özünü ortadan kaldırmaktadır. 6715 sayılı yasa Anayasa’nın çalışma ve sözleşme hürriyeti (madde 48) çalışma hakkı (madde 49), sendika kurma hakkı (madde 51), toplu iş sözleşmesi hakkı (madde 53), grev hakkı (madde 54), ücrette adalet sağlanması (madde 55) ve sosyal güvenlik hakkı (madde 60) başta olmak üzere çok sayıda temel hak ve özgürlüğü ciddi bir biçimde daraltmakta, kullanımını zorlaştırmakta ve sınırlandırmaktadır.“
AKP iktidarının sendikaların şiddetli itirazlarına rağmen 2016 yılında gerçekleştirdiği diğer bir yasal düzenleme ise, 10/08/2016 tarihinde yasalaşan ve kamuoyunda “Zorunlu Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) olarak adlandırılan, 6740 sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’dur. 1 Ocak 2017 tarihinde kademeli olarak yürürlüğe giren Kanun, 45 yaş altı ücret karşılığı çalışanların, işverenleri aracılığıyla otomatik olarak bir bireysel emeklilik planına dahil olmasını içermektedir. Kanun ile çalışanlara, sisteme dahil olduktan sonra ücretlerinin %3’üne denk gelen bir katkı payı ödemesini öngören sistemden iki ay içinde çıkma hakkı tanınmaktadır.
15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan darbe teşebbüsünden sonra 21 Temmuz 2016’da Olağanüstü Hal ilan edilmesiyle birlikte ülkemiz OHAL Kararnameleri ile yönetilmeye başlamıştır. Olağanüstü halin, Anayasa’nın 120. maddesinde düzenlenen şiddet olaylarının yaygınlaşması ve kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması sebepleriyle ilan edilmesinin gerekliliğine, kanun hükmünde kararnameler çıkarabilme yetkisinin ise Anayasa’nın 121. maddesi gereğince olağanüstü̈ hal süresince ve olağanüstü̈ halin gerekli kıldığı konularda öngörülmesine rağmen, darbe girişimi ile ilgisi olmayan binlerce kamu görevlisi, akademisyen kamu görevinden ihraç edilirken, binlerce işçi OHAL gerekçesiyle işten çıkarılmıştır.
Yine, OHAL ilanı gerekçesiyle ilgisi olmadığı halde, 22 Kasım 2016 tarihli ve 678 sayılı KHK ile 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 63. maddesi değiştirilerek “Karar verilmiş veya başlanmış olan kanuni bir grev veya lokavt; genel sağlığı veya millî güvenliği, büyükşehir belediyelerinin şehir içi toplu taşıma hizmetlerini, bankacılık hizmetlerinde ekonomik veya finansal istikrarı bozucu nitelikte ise Bakanlar Kurulu bu uyuşmazlıkta grev ve lokavtı altmış gün süre ile erteleyebilir.” hükmü getirilmiştir. Oysa Anayasa Mahkemesi, 22.10.2014 tarihli kararıyla, 6356 sayılı Yasanın, bankacılık ve şehir içi toplu taşıma hizmetlerinde grev yasağı öngören hükümlerini Anayasa’ya aykırı bularak iptal etmişti. Anayasa Mahkemesi kararları yasama ve yürütme erklerini bağlamasına rağmen, yapılan bu düzenlemenin açıkça hukuka aykırı olduğu açıktır.
AKP iktidarı, Anayasa’ya aykırı olarak yaptığı bu düzenlemeye dayanarak, Akbank’ta Banka ve Sigorta İşçileri Sendikası (BANKSİS) tarafından alınan grev kararını, ekonomik ve finansal istikrarı bozucu nitelikte görüldüğü gerekçesiyle 60 gün süreyle ertelemiştir. Ertelemenin aslında açık bir grev yasaklaması olduğu ortadadır. Zira, yasal düzenleme 60 günlük erteleme süresi sonunda sendikanın ve işçilerin tekrar greve başlamasına olanak tanımamaktadır. AKP iktidarının, 2017 yılının ilk yarısında ertelediği diğer grevler ise Birleşik Metal İşçileri Sendikası’nın Asil Çelik ve EMİS grup toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde aldığı grev kararlarıdır.
AKP, iktidara geldiği 2002 yılından bu yana 55.000’e yakın işçiyi kapsayan 11 grevi ertelemiş olup, bu durum Anayasa’nın 54. maddesinde güvence altına alınmış olan grev hakkının iktidarın keyfi grev ertelemeleri yoluyla fiilen ortadan kaldırıldığını ortaya koymaktadır.
16 Nisan’da gerçekleşen tartışmalı bir Anayasa değişikliği referandumu sonucunda, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini öngören Anayasa değişikliğinin kabul edildiği açıklanmış bulunmaktadır. Gerçekleşen Anayasa değişiklikleri siyasal ve toplumsal yaşamımızda önemli değişiklikler yapabilecek nitelikte olduğu gibi, çalışma yaşamını, çalışanların, emekçilerin haklarını da yakından etkileyecektir. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde, temel hak ve özgürlükler dışındaki tüm konular ile Anayasa’da kanunla düzenlenmesi öngörülen konular haricindeki alanlar Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenlenebilecektir. Bunun emek alanında da ciddi sorunlar yaratacağı açıktır.
Anayasa’da yer alan sosyal ve ekonomik haklar, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin istisnasını oluşturan temel haklar arasında yer almakla birlikte, temel haklar arasında yer alıp almadığı tartışmalı olan ve kanunla düzenlenmesi öngörülmeyen kıdem tazminatı, pekâlâ kararname konusu olabilecek ve Cumhurbaşkanı, kıdem tazminatı fonu kuran bir kararname çıkarabilecektir. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın teşkilatının ve kadrolarının nasıl olacağı Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek, emekçileri yakından ilgilendiren Bakanlığın bağlı kuruluşları İŞKUR ve SGK’nın Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile nasıl yapılandırılacağı, İşsizlik Sigortası Fonu kaynaklarının Varlık Fonu’na aktarılıp aktarılmayacağı, cevapları belirsiz sorular olarak ortada durmaktadır. Bunun yanında, halen Bakanlar Kurulu’nun yetkisindeki grev ertelemesi ve benzeri konular, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile yapılabilecek ve ciddi hukuksal sorunlar ortaya çıkabilecektir. Bakanlar Kurulu kararları idari yargı denetimine tabi iken, Cumhurbaşkanlığı kararnameleri anayasal yargı denetimine tabi olacağından grev ertelemeleri tamamen grev yasağına dönüşecektir. Yüksek Hakem Kurulu’na Bakanlar Kurulu ve bürokrasi tarafından atanan üyeler Cumhurbaşkanı tarafından atanacak, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun 11 üyesinin yedisi Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek, toplu iş sözleşmelerinin teşmil edilmesi konusu da Cumhurbaşkanı’nın yetkisinde olacaktır. Vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülüklerin oranlarına ilişkin hükümlerdeki yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapma yetkisi, Cumhurbaşkanı tarafından tek başına kullanılacaktır.
En önemlisi ise, çalışma yaşamı ile ilgili pek çok konu Meclis’in değil, Cumhurbaşkanı’nın yetkisinde olacağı için, mevzuat yapma sürecinde sendikaların ve toplumsal örgütlerin, gerek üçlü danışma mekanizmalarını kullanma, gerekse baskı grubu olarak etkinlik gösterme işlevleri sıfırlanacaktır.