Dünya Engelliler Günü nedeniyle, engelli bireylerin sorunlarına yönelik yazı yazmam istenmişti. Yoğunluğumdan dolayı yetiştiremedim. Bu nedenle arayıp durumu ilettim. Ancak bana, engelli sorunları her daim günceldir bu nedenle her zaman yazıp gönderebilirsiniz cevabı verildiğinde çok mutlu oldum. Çünkü gerçekten de engelli bireylerin sorunları sadece özel hafta ve günlerde hatırlanacak ve konuşulacak kadar ufak değildir. Türkiye’de engelli birey sayısı, toplam nüfusun %12.29’unu, süreğen hastalığa sahip kişi sayısı ise %9.70‘ni oluşturmaktadır. Bu oran değerlendirilirken, hanesinde engelli birey olan ailelerin özellikle anne ve babaların, sorunlardan kaynaklı olarak ruhsal sakatlık yaşadıkları da unutulmamalıdır. Zira Türkiye’de engelli bireylere yönelik üretilen politikaların halen dahi sorunlara çözüm olmadığı, sorunların çözümünde engelli birey ve ailelerinin yalnız bırakıldığı, sonuçta da ruhsal yönden sorun yaşayan yeni bireylerin topluma bu vesile ile katıldığını unutmamak gerekli.
Fiziksel erişimin sadece engelliler için değil herkes için gereklidir
Erişilebilirlik öncelikle fiziksel çevre olmak üzere ekonomik, sosyal, siyasi ve kültürel çevreye erişimi, dolayısıyla bu çevre içinde yer alan haklardan yararlanmayı, toplumsal yaşama aktif bir şekilde katılmayı ifade etmektedir. Engelli bireyler yönünden fiziksel erişim yaşamsal bir öneme sahiptir. Fiziksel erişimden kaynaklı sorunlardan yaşlı, hamile ve geçici engeli olanların -ayak kırılması ve sair- olumsuz etkilendiği dikkate alındığında aslında “herkes için erişim” demek daha doğru olacaktır.
Engellilerin toplumsal yaşama aktif olarak katılımlarının önündeki en büyük engellerden biri fiziksel erişim sorunudur. Halen dahi bu sorunun çözüme kavuşturulmamış olması engelli bireylere bakış açısını ortaya koymaktadır. 5378 Sayılı Kanun ile engelli bireylere yönelik her alanda düzenleme getirilmişken aynı yasanın Geçici 2. maddesi ile tanınmış hakların fiilen kullanımının adeta engellenmiş olmasının nedeni, yasa koyucu ve uygulayıcıların, çözüm odaklı olmamaları, sorumlu kişilerin, sorunların çözümü noktasındaki bilgisizlikleri, eğitimsizlikleri veya samimiyetsiz/ gönülsüz olmaları gösterilebilir.
5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanun, Geçici 2. maddesinde “kamu kurum ve kuruluşlarına ait mevcut resmî yapılar, mevcut tüm yol, kaldırım, yaya geçidi, açık ve yeşil alanlar, spor alanları ve benzeri sosyal ve kültürel alt yapı alanları ile gerçek ve tüzel kişiler tarafından yapılmış ve umuma açık hizmet veren her türlü yapılar bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yedi (7) yıl içinde engellilerin erişebilirliğine uygun duruma getirilir.” düzenlemesi ile fiziksel erişime ilişkin sorunların çözümünü adeta yedi (7) yıl ötelemiştir.
5378 Sayılı Yasanın Geçici 2. maddesi gereğince, ilgililerin, kısa-orta ve uzun vadede çözülebilecek sorunları tespiti ile derhal proje geliştirme ve faaliyete geçmesi beklenirken, aksi olmuştur. Yasal düzenlemelerden sonra, en basit- kaldırım, rampa-sorunların çözümü talep edildiğinde dahi, kurum yetkililerinin, sorunu en kısa zamanda çözmeye çalışacaklarını belirtmekle birlikte, yasa gereği “yedi yıl süre verildiği” verisini de hatırlattıkları sıkça görülmüştür. Aynı yaklaşım sağlık hizmetlerinin sunulduğu görüntüleme merkezleri için dahi söz konusu olmuştur. Doğrudan insan hayatını ilgilendiren, başta sağlık hizmetlerine erişim hakkı olmak üzere, 5378 Sayılı Yasanın Geçici 2. maddesindeki gerekçe ileri sürülerek, ötelenmesi, bu konuda yetkililerin etkin mücadele etmemesi ayrımcılık içeren davranış olarak kabul edilmelidir. Yasada öngörülen sürelerin dayanak yapılarak sorunların çözülmemesi ve bugünlere gelinmesine adeta yasal (!) olarak göz yumulmuştur.
Oysa kanun koyucu tarafından, süre tanımaksızın, yasada, fiziksel erişimin sağlanmasına yönelik çalışmaların derhal başlatılacağı yönünde bir düzenleme yapılmış olması daha isabetli olacak, bu durumda “makul süre” kavramı kendiliğinden devreye girecek ve makul sürede sorumluluklarını yerine getirmeyenler hakkında hukuki ve cezai yaptırımlar uygulanabilecekti.
5378 sayılı yasa ile verilen sürenin sonuna gelindiğinde, fiziki erişimin sağlanması konusunda yasal sorumluluklarını yerine getirmeyenler hakkında yasal yollara başvuru hakkı kullanılabilecek, davalar açılacakken, iki milletvekilinin önerisi ile süre bir yıl uzatılmıştır. Yasada mevcut 7 yıllık süre “sekiz” yıl olarak yer almıştır. Bununla da yetinilmemiş, ilgililerin, yapılacak denetim sonrasında eksikliklerini tamamlamaları için birinci fıkrada belirtilen sürenin bitiminden itibaren iki yılı geçmemek üzere ek süre verilmiş, düzenleme ile yedi yıllık süre 1+2 olarak uzatılmıştır.
Nihayetinde bugün itibariyle, halen fiziki erişim ve ulaşım sorununda bir arpa boyu yol alınmadığı bilinen, ispata ihtiyaç duymayan bir husustur. Aynı yasada, yükümlülüklerini yerine getirmeyen kişi/kurumlara getirilen müeyyideler caydırıcı olmadığı gibi, halen dahi denetimlerin gerçekleşmemesi nedenleri ile fiziksel erişim sorununun kısa vadede çözümünün mümkün olmadığı görülmektedir.
Fiziksel erişimin sağlanamadığı bir ortamda, engelli bireylerin adalete, eğitime, sağlığa temel hak ve özgürlüklere erişim haklarının varlığından söz edilemez. Bireyin kendini geliştirebilmesi, maddi ve manevi varlığını sürdürmesi, onurlu bir yaşama kavuşabilmesini sağlamak için gerekli tüm ihtiyaçlarını karşılaması ancak ve ancak fiziksel erişimin sağlanması ile mümkün olacaktır.
Şu anki sistemin kendisi, engelli bireylerin sorunlarına çözüm üretmek yerine ailelere sorumluluklar yüklemektedir. İdari yöneticiler tarafından sorunların görmezden gelinmesi, genişleyen dalga halkaları gibi sorunların artmasına neden olmaktadır. Engellilere yönelik sağlıklı ve etkili politikalar üretilememesi ve sorumlu olan kişilerin engelli bireylere ayırımcılık barındıran yaklaşımları engellileri birçok haktan yoksun bırakmıştır.
Engellilerin yasalardan kaynaklı haklarına erişim için en etkili yol olan adalete erişim hakkının kullanılmasının önündeki birincil engel, fiziksel erişim engelidir. Bunun yanı sıra, diğer engeller; yargının yavaş işlemesi, yargı unsurlarının engelli hukuku alanında yeterli eğitilme sahip olmaması ve nihayetinde yoksulluk olarak sıralanabilir. Adliye binalarının, büyük şehirlerde birkaç merkezde toplanması da diğer bir engel olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle büyük şehirlerde, şehir merkezlerinde yer alan adliye binalarına ulaşım için harcanan süre şehirlerarası yolculuklarda geçirilen süreye denk gelmektedir. Gerek yasa uygulayıcılardan kaynaklı kişisel/ kurumsal sorunlar, gerekse engellilerin engellerle mücadeledeki zayıf çabaları, mevcut yasal düzenlemelerin hayata geçirilmesini ve sorumluluklarını yerine getirmeyen ilgililer hakkında işlem yapılmasını güçleştirmektedir.
Fiziksel erişimin sağlanması için dahi yasal yollara başvurulmak zorunda kalınması, yasal yolara başvuru hakkının fiziksel erişim engeli nedeniyle etkin olarak kullanılamaması, engelli bireylerin, ülkemizde hayata aktif katılmak için yaşadıkları zorlukları göstermesi nedeni ile önem arz etmektedir. Yine yargı mensuplarının, engelli bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin kullanılması için şart olan fiziksel erişimin sağlanmasının öneminin bilincinde olmaları, farkındalıklarının arttırılması zorunludur. Zira şu anda ülkemizde adli ve idari yargıda bu konuda hizmet veren çoğu hakim ve savcının yeterli eğitim ve birikime sahip olmadıkları acı bir gerçekliktir.
Erişim sorunun çözümü noktasında engellilerin aktif rol almaları zorunludur.
Sorunların çözümü noktasında, engellilerin hak arama bilincinin gelişmemiş olması, engelli bireylerin, engellerinden kaynaklı yaşadıkları problemler sebebiyle kendilerinde mücadele edecek güç bulamamaları madalyonun diğer yüzünü oluşturmaktadır. Bu nedenlerle fiziksel erişimin çözüme kavuşturulmasını talep noktasında engelli bireyler etkin olarak rol alamamaktadırlar. Ayrıca engelli bireylerin eğitim düzeyinin yetersiz olması yanında ekonomik olarak da zayıf durumda olmaları, sorunun çözümünde odakta yer almalarına rağmen, çözüm sürecine yeteri kadar katılamamaları mücadeleyi zayıflatmaktadır.
Engellilerin sosyal yaşama intibakının sağlanması kavramı hayatımıza yeni yeni girmeye başlamıştır. Daha yolun başında bulunmaktayız. Engellerle mücadele bu hız ve bu anlayışla devam ettiği sürece engelli bireylerin toplumsal yaşamda hak ettikleri yeri bulmaları kolay olmayacaktır.
Sorunların çözümü için başta yasa koyucu olmak üzere, yasa uygulayıcılara, yerel ve merkezi yönetimde görevli ve sorumlu kişilere engelli hakları ve engellilerin günlük yaşam ve ihtiyaçlarına dair ciddi bir eğitim verilmesi, uygulamada çıkan sorunların kişilerden kaynaklı olması halinde ise etkin denetim ve yaptırım mekanizmalarının harekete geçirilmesi, merkezi ve yerinden yönetimde ilgili birimlerde görev alan yetkililerin, engelli bireylere hizmet sunan STK’lar ile aktif bir şekilde işbirliği sağlanması, yasa koyucunun engellilere yönelik mevzuat düzenlendiğinde bu STK’lardan görüş alınarak çözüm üretmeleri zorunludur.