Hukuk Tarihi: Krikor Zöhrab’ın 1886’da Zamanaşımına Dair Yazdığı Eseri: Hukuk-ı Ceza Müruruzamanları

1861-1915 arasında yaşamış büyük Osmanlı münevveri Krikor Zöhrab, 54 yıllık yaşamında siyasi ve edebî birçok yazılı eser vermiştir. Çok yönlü bir kimse olan Zöhrab’ın esas mesleği avukatlıktır. II. Meşrutiyet’ten sonra İstanbul Darülfünunu Hukuk Fakültesi’nde bir dönem ceza hukuku öğretim görevlisi olarak da çalışmıştır. Zöhrab’ın siyasi ve edebi eserlerinin çoğu yeniden yayınlanmıştır fakat en önemli mesleki eserlerinin henüz yeni yayınları yapılmamıştır. Bu eserlerden biri Zöhrab’ın Türkçe yazdığı 1886’da basılan “Hukuk-ı Ceza Müruruzamanları” adlı kitabıdır.[1] Bu yazımda, Zöhrab’ın bu kıymetli eserini tanıtmaya çalışacağım.

Yazarın “Dava Vekillerinden Krikor Zöhrab” imzasıyla henüz 25 yaşındayken yayınladığı görülen Hukuk-ı Ceza Müruruzamanları, ülkemizde ceza hukukunun özel bir alanında yayınlanmış, bilinen ilk kitap olmasının yanında hukuk zamanaşımı konusunda da tafsilatlı bilgiler vermektedir. 146 sayfa olan kitap, İstanbul’da basılmıştır. İlk 83 sayfasında zamanaşımı konusu genel hatlarıyla ele alınmış ve 63 sayfalık ikinci kısımda ceza hukuku zamanaşımı ele alınmıştır. Zöhrab, eserinde kullandığı Fransızca bazı hukuk terimlerine Türkçe karşılıklar vermiştir.[2]

Zamanaşımını genel olarak ele alan ilk bölüm, 4 kısım ve 15 alt başlıktan oluşmaktadır. Birinci kısımda zamanaşımının tarifi, türleri, ortaya çıkış ve koyuluş sebepleri anlatılır. Eserin ilk cümlesinde Zöhrab, “Müruruzamanla deâvinin sukûtu memâlik-i mahrûse-i şahânede mine’l-kadîm câri olan ahkâm-ı şer‘iyye ve kanuniye cümlesinden bulunduğu misillü Avrupa devletlerinden kâffesinin hukuk-ı mevzûasında vardır” diyerek zamanaşımı usulünün Osmanlı Devleti’nde uygulanan şerî hukuk sistemi icabınca çok eskiden beri var olduğu gibi Avrupa devletlerinin de tamamının hukuk sisteminde mevcut olduğunu belirtir ancak, “Avrupa’da ve Memâlik-i Osmâniyye’de câri olan müruruzaman usûlleri beyninde bir fark-ı azîm vardır ki bu nokta nazar-ı dikkatten asla dûr edilmemelidir”. Osmanlı hukuk sistemine göre, var olan bir hak zamanaşımı sebebiyle yok olmaz, sadece bu hak ve hakka bağlı davalar mahkeme tarafından dikkate alınamaz hâle gelir. Bu kuralın bir istisnası ise, “hukuk-ı hâkimiyetin menbâ-ı müstakilli” olan padişah için her türlü davanın her zaman dinlenilebilmesi mümkün olduğundan, hâkimlerin bu husustaki yasaklılığı padişahın özel “irâde”si ile kaldırılabilir.[3] Var olan bir hakkın sırf zamanaşımı sebebiyle yok olmadığının örneği olarak; zamanaşımı bulunan bir davada davalı taraf, hâkim huzurunda davacının kendisinde hakkı olduğunu açıkça ikrar ve itiraf ediyorsa zamanaşımı dikkate alınmaz ve davalının ikrarına göre hüküm verilir.[4] Fakat Fransız hukukunda zamanaşımı, doğrudan doğruya hakkın düşmesine sebep olur. Osmanlı hukuk sistemi ile Fransız hukuk sistemi arasındaki zamanaşımı hususunda böyle bir temel fark vardır.

***

Yazının devamını Hukuk Defterleri’nin 39. sayısında okuyabilirsiniz.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

[1] Krikor Zöhrab, Hukuk-ı Ceza Müruruzamanları, İstanbul, Mihran Matbaası, 1302. 1302 yılı rumî tarih kabul edildiğinde miladî olarak 1886/1887’ye tekabül etmektedir. Kitabın 1 sene sonra aynı matbaada “Birinci Sınıf Dava Vekillerinden Krikor Zöhrabyan” imzasıyla 2. Baskısı yapılmıştır. Her iki baskı da 146 sayfadır ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kütüphanesi Nadir Eserler Koleksiyonu’ndan erişilebilir. Yazıda “a.g.e.” ibaresiyle vereceğim her dipnot bu eserdendir.

[2] Acquisitive: temlikî, libérative: tahlisî, fin de non recevoir: müdafaa-i ibtidâiye, presomption légale: delil-i kanuni, destination: maksat ve hizmet, proprieté privée: tasarruf-ı şahsiye, interruption: müruruzamanın inkıtâı, suspension: müruruzamanın tevkifi, excés de pouvoirs: tecavüz, incompétence: merci addolunmayan, formes: şekil, limitative: tahdidî, ordre publique: intizam ve inzibat-ı umumiye, questions préjudicielles: itirâzat-ı müstecire, eléments constitutifs: eczâ-yı esasiye, péremption d’instance: istidânın iptali, péremption de jugements: ilamatın iptali.

[3] a.g.e. s. 3.

[4] Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye madde 1674: Tekâdüm-i zaman ile hak sâkıt olmaz. Binâenaleyh müruruzaman bulunan bir davada müddeâaleyh huzur-ı hâkimde müddeînin davası veçhile hala kendisinde hakkı olduğunu sarahaten ikrar ve itiraz ediyor ise müruruzamana itibar olunmayıp müddeâaleyhin ikrarı mucibince hükmolunur. Ama müddeâaleyh huzur-ı hâkimde ikrar etmeyip de müddei ânın diğer mahalde ikrar etmiş olduğunu dava ederse müddeînin asıl davası istimâ olunmadığı gibi ikrar davası dahi istimâ olunmaz. Fakat dava olunan ikrar mukaddemâ müddeâaleyhin mâruf olan hat veya hatemini hâvi bir senede raptolunup da ol senedin tarihinden vakt-i davaya kadar müruruzaman müddeti bulunmamış ise o surette ikrar davası istimâ olunur.

print