İçinde bulunduğumuz doğa ile açık bir savaş içindeyiz. Devletler, küresel iklim değişikliğinin sonuçlarını bertaraf etmek üzerine göstermelik taahhütler veredursun sermaye sınıfı, ekonomik varlığını arttırmak adına tahribata devam ediyor. Haliyle içinde bulunduğumuz kapitalist düzende, iklim krizinin ne kadar yönetilebileceği tartışmalıdır. Bu anlamda kendisi doğanın tek varisi gören insanın, kendi sebep olduğu tahribata karşı bu denli çaresiz olması, bizleri bir kez daha bu kapitalist düzende doğa olan ilişkimizi düşünmeye itmektedir.
Bu sayımızda dosya konumuz yaşlılık iken, biz de Hukuk ve Sanat sayfasında, günden güne ölümünü bekleyen bir ihtiyarın, tek bir mısır fidesini hayatı yenileyebilecek bir umudun temsili haline getirdiğini gösteren Yan Lianke’nin Günler, Aylar, Yıllar metnini inceledik.
Çin’in ilk Franz Kafka ödülü (2014) sahibi Yan hakkındaki makale ve çalışmalarda, yazarın ilk metinlerinin 19. yüzyıl realizminden büyük ölçüde etkilendiği ancak 1990’ların sonlarına doğru tarzının büyük bir değişiklik gösterdiği belirtiliyor. Oysa 2009 tarihinde yayınlanan bu kitapta ben keskin bir gerçekçiliğin baskın olduğunu düşünüyorum. Bu görüşe göre Yan’ın Günler, Aylar, Yıllar da dahil olmak üzere sonraki eserlerinin daha çok vahşi hayal gücü ve yaratıcı alegorilerle dolu olduğu söyleniyor. Yan’ın bu tarzı “mythorealism” olarak tanımlanıyor. (Bu tanımlama ve Yan Lianke arasındaki ilişki üzerine birçok araştırma yazısı veya tez yayımlanmış) Eastern Illinois Üniversitesi’nden Xiaoyu Gao tarafından yazılan “The Biopolitical Elements in Yan Lianke’s Fiction Worlds” başlıklı 2018 tarihli yüksek lisans tezinde Yan’ın bu tarzı kullanarak yaşanmış deneyimin gerçekliğini sınırlamanın bir yolu olarak “tanıdık bir tuhaflığa neden olan edebi bir strateji” çerçevesinde yazdığı belirtiliyor. Edebiyat eleştirisi içerisinde çok yeni bir ifade biçimi olduğunu düşünüyorum bunların. Mesela yine Yan Lianke’nin kullandığı “mythorealism” tarzının eşsiz Çin hikayelerinin anlatılabilmesi için yeni bir edebi yöntem olduğu belirtiliyor ki sanıyorum bu kitabın da en etkileyici yanlarından biri de bu yöntemin kullanılması olabilir.
***
Yazının devamını Hukuk Defterleri’nin 34. sayısında okuyabilirsiniz.