İktisat Notları: Ekonomik Kriz ve Faiz Oranları

Ana akım iktisat öğretisi kurallarına göre, ekonomik krizden söz edebilmek için iki dönem üst üste eksi büyümenin olması gerekir. Yaşanan sosyal çöküşe rağmen, standart tanıma göre ekonomik kriz tanısı koyulmamasının sebebi, sömürüye ve krediye dayalı ulusal gelir artışlarının ortalama görüntüyü kriz tanımı dışına taşımasıdır. Bununla beraber, giderek büyük halk yığınlarının yoksullaşması, ekonominin krizde seyrettiğinin göstergesidir.

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası, yasal olarak fiyat istikrarını sağlama işlevi yanında, ülkenin altın ve döviz rezervlerini yönetme ve istikrarı sağlama amacıyla para ve döviz piyasalarında düzenleyici rol alma göreviyle de yükümlüdür. Merkez Bankası, bu yükümlülüklerle, içte fiyat istikrarı kadar, döviz kuru üzerinde de belirleyici olabilmektedir. Merkez Bankası politika faiz haddinin yükseltilmesi sonucunda, dövizin göreli ucuzlaması ya da istikrarını korumasıyla ithalat ürünlerinde fiyat artışlarının, dolayısıyla maliyet fonksiyonun frenlenmesi söz konusu olabilir. Bu politika neticesinde, piyasanın talep fonksiyonu da frenlenerek fiyatlar üzerinde istikrar sağlanması, hatta arz ve talep fonksiyonlarının karşılıklı durumlarına bağlıolarak,gerileticietkioluşturulmasıdahi sağlanabilir. Aksi yönde, Merkez Bankası politika faiz haddinin indirilmesi ise, dövizin pahalılaşmasıyla ithal malları fiyatlarının yükselmesine yol açar. Bu süreç, görece esnek para politikası nedeniyle oluşabilecek talep etkisiyle de birleşerek genel fiyat artışına sebep olabilir. İç dengeyi özetleyen bu genel çerçevenin dış denge ile, yani cari denge koşulları ile de tamamlanması gerekir. Merkez Bankası’nın faiz politikası yoluyla etkilenen dış kaynaklar, dış ticarette olduğu gibi ödemeler dengesinde nihai giriş ya da çıkış niteliği taşımayıp, borç alımı ya da ödentisi olarak geçici niteliktedir.

Tasarruf yetersizliği sorunu olan gelişmekte olan bir ekonomiyi iç ve dış dengeleriyle ele aldığımızda, iç denge ile dış denge koşullarının birbiri ile karşıtlık içinde olduğunu görürüz. Şöyle ki, içte göreli fiyat istikrarı ve istihdamın sağlandığı koşullarda dış açık büyür; tersi olarak, dış dengeye yönelindiğinde ise, içeride fiyat yükselişi ve işsizlik artışı baş gösterebilir. Kapitalist sistemde kalkınmakta olan çevre ekonomilerin temel sorunları bu açmazda düğümlenir. Gelişmekte olan ekonomilerde dış denge ile içte fiyat ve istihdam istikrarının sağlanması, dengeli ve planlı ekonomi koşullarını, yani sosyalizmi gerektirir. Türkiye koşullarında da ekonominin düğümlendiği yer burasıdır. Yaşanan üretim yetersizliği ve tasarruf yetersizliğinin neden olduğu müzmin cari açık koşullarında yüksek faiz politikası, iç ekonomiyi geçici olarak rahatlatırken, dış borç stokunu yükseltir. Tersi durumda ise, düşük faiz haddi iç ekonomide fiyat ve işsizlik artışına yol açarak krizi ve yoksulluğu derinleştirirken, dış borç stokunun yükselmesini frenleyebilir. Kısacası sorun, iç ve dış ekonomik dengelerin optimum düzeyde tutulması gibi zor bir noktada çözümsüzleşmektedir.

***

Yazının devamını Hukuk Defterleri’nin 34. sayısında okuyabilirsiniz.

print