İşçilerin Direniş Kenti: Zonguldak

Maden işçisi abimin,

Ali Nahit Acar’ın değerli hatırasına…

Güneşli bir günde

Masmavi göreceğiz

Karadeniz’i Balkaya’dan Kapuz’ a kadar,

Karış karış biliriz bu şehri;

EKİ’nin çiçekli bahçeleri,

Rıhtıma kömür taşıyan vagonlarıyla;

Paydos saatlerinde yollara dökülen,

Soluk benizli insanlarıyla.

Siyah akar Zonguldağın deresi Yüz karası değil, kömür karası

Böyle kazanılır ekmek parası

(Orhan Veli Kanık, 1946)

Uzun Mehmet’i bilirsiniz. Zonguldak’ta kömürü bulan kişidir. Öyküsü 1820-1829 yılları arasında geçer. Öykünün farklı anlatımları olmakla beraber, en bilineni şöyledir: Uzun Mehmet Ereğli’nin belli başlı ailelerinden birine mensuptur. Askerliğini bahriye eri olarak yapmıştır. Terhis olurken kendisine, subayları tarafından kömür numunesi gösterilmiş ve memleketine dönünce siyah taşlardan araması istenmiştir. Uzun Mehmet askerlik dönüşü, bir gün dere kenarında dolaşırken siyah taşlar görür. Aklına askerde gösterilen yanan siyah taşlar gelir. Bunlardan biraz toplayarak ocağa atar ve yandığını görür. Sonrasında da toplayıp çuvala koyduğu kömür numunelerini İstanbul’a götürür. Padişah İkinci Mahmut, kömürün bulunuşuna çok sevinerek Uzun Mehmet’i ödüllendirir. Böylece taş kömürünün bulunuşu, 8 Kasım 1829 olarak tarihe geçer. Sonrasında, Uzun Mehmet kömürü bulmasını hazmedemeyen kişilerce öldürülür.

Tarihçe ve yönetim

Sanayi Devrimi kömüre olan ihtiyacı artırırken, kömür havzalarında yaşayan köylülerin hayatını da baştan sona değiştirdi. Üretim arttıkça şehirler büyüdü, işçilerin sayısı arttı. Kömür havzalarında da madenci şehirleri oluşmaya başladı.

Kömür Zonguldak’ta, yukarıda bahsedildiği üzere 1829 yılında bulundu. Ancak işletilmeye başlanması daha sonraki yıllara, 1848 yılına tekabül eder. Bu yıllar aynı zamanda yabancı sermaye eliyle Anadolu’ya ilk demiryollarının da döşendiği yıllardır. Böylece Zonguldak 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı İmparatorluğu’nun ve sonrasında Türkiye Cumhuriyeti’nin önemli sanayi alanlarından biri olmuştur. Zonguldak kenti varlığını kömür madenciliğine borçludur. Yüzyıllardır tarımsal faaliyetlerin yürütüldüğü bölgede madencilik ile değişimler de meydana gelmeye başlamış, tarımsal bir bölge yavaş yavaş ağır sanayi bölgesine dönüşmüştür. Bölgeye göç ile gelen işçiler genellikle yer üstünde ve tam zamanlı olarak istihdam edilirken, bölgenin yerlisi işçiler yer altında ve münavebeli işçi olarak çalışmakta idiler. Köylüler işçileşirken, münavebeli çalışma nedeni ile köy ile bağlarını hiçbir zaman tam olarak kopar(a)madıklarından “klasik” sanayi işçisinden bir dizi farklılık taşımaktaydılar. Bunun yanında, artık ülkenin diğer yerlerinde yaşayan köylülerden tamamen farklı bir yaşamları bulunmakta idi. Zonguldak’ta neredeyse her ailede maden işçisi (ve “Alamancı”) bulunmaktadır. Bugün de gerek kömür üretiminin gerekse işçi sayısının ciddi şekilde azalmış olmasına rağmen bu özellikler devam etmektedir.

Yazının devamını Hukuk Defterleri’nin 11. sayısında okuyabilirsiniz.

print