Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 41. maddesi uyarınca Devlet, ananın ve çocukların korunması, her türlü istismara ve şiddete maruz kalmamaları için gerekli tedbirleri alır.
Anayasa’nın 90. maddesine göre, usulüne uygun yürürlüğe konulmuş milletlerarası sözleşmeler kanun hükmündedir ve bunların Anayasa’ya aykırılığı ileri sürülemeyeceği gibi, temel hak ve özgürlüklere ilişkin sözleşme hükümleri ile kanunların çatışması halinde sözleşme hükümleri uygulanır.
Yaşama hakkı kuşkusuz temel bir insan hakkıdır. Ve bu hak, Birleşmiş Milletler ve Avrupa sözleşmelerinde her türlü saldırı ve istismara karşı eşit, onurlu ve özgür biçimde yaşama hakkı olarak yerini almıştır.
Çocuk Hakları Sözleşmesi ve Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi’nde, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Sözleşmesine atıf yapılması anılan sözleşmelerin de temel insan haklarına ilişkin olması nedeniyledir. Türkiye her iki sözleşmenin de tarafıdır. Bu sözleşmelere taraf olmakla Devlet; kadınların ve erkeklerin her bağlamda eşit olduğunu kabul etmiş, eşitliği gerçekleştirmeyi, ayrımcılığı ortadan kaldırmayı ve şiddeti önlemeyi yükümlenmiştir. Her çocuğun yaşama hakkını korumayı, onlara yönelen tüm saldırı ve istismarlara karşı koymayı taahhüt etmiştir. Üstelik bu kabulü yaparken ırk, dil, din, etnik köken ve benzeri hiçbir ayrım yapmayacağını, kendi Ülke sınırları içerisinde koruma amaçlı tüm tedbirleri alacağını da söylemiştir.
…
Yazının devamını Hukuk Defterleri’nin 12. sayısında okuyabilirsiniz.