Kamu Görevlilerinin Politik Grev Hakkına İlişkin Anayasa Mahkemesi Kararlarının Değerlendirilmesi

I) Politik Grev Kavramı

Bir yarı temsili demokrasi aracı olan politik grev yönetilenlerin, devlet organlarını uyarmak yahut izlenen hükümet politikalarını etkilemeye yönelik başvurduğu bir eylem biçimi olarak karşımıza çıkmaktadır. Buna göre politik grevin iki unsuru bulunmaktadır: Bunlar, politik grevin ekonomik amaçlı yapılan grevlerin aksine devlete karşı yönelmiş olması ve grevin toplu iş uyuşmazlığı gibi ekonomik ve sosyal haklara yönelik bir konuya değil; bunların dışında siyasi bir konuya ilişkin olmasıdır. Bu sebeple kamu organlarına işveren sıfatıyla talepler yöneltilen bir grev, politik grev olarak nitelendirilemez.

Grev hakkını tanıyan ilk anayasa olan 1961 Anayasası’nın 47. maddesinde işçilerin işverenlerle olan ilişkilerinde, sosyal ve ekonomik haklarını düzeltmek için grev haklarının olduğu belirtilmektedir. 1961 Anayasası, bu yaklaşımıyla grev hakkının kullanılmasını sadece toplu sözleşmelerin yapılmasına bağlayan yaklaşımın aksine grev hakkı açısından geniş bir koruma alanı ortaya koymaktaydı. Buna karşın 1961 Anayasası’nın da politik grev hakkını tanıdığı söylenememektedir.

1961 Anayasası’nın aksine 1982 Anayasası ise, politik grev yasağını açıkça düzenlemekteydi. Anayasa’nın 54. maddesinin 7. fıkrasında “siyasi amaçlı grev ve lokavt, dayanışma grev ve lokavtı, genel grev ve lokavt, işyeri işgali, işi yavaşlatma, verim düşürme ve diğer direnişler yapılamaz” hükmü yer almaktaydı. Bu noktada ise 7.5.2010 tarihli 5982 sayılı Anayasa değişikliği “politik grev” konusunda önemli bir dönüm noktasını oluşturmaktadır. Bu anayasa değişikliği ile Anayasa’nın 54. maddesinin 7. fıkrası hükmü kaldırılmıştır.

Anayasa’nın 54. maddesinde bu değişikliği yapan tali kurucu iktidarın iradesinin aksine, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nda gerekli değişiklikler ise yapılmamıştır. Buna göre 6356 sayılı Kanun’un 58. maddesinin 2. fıkrası, kanuni grevi sadece toplu iş sözleşmesinde çıkan uyuşmazlıklarla sınırlı olarak kabul etmektedir.

Bu açıdan Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 87 Sayılı Sendika Özgürlüğüne ve Örgütlenme Hakkının Korunmasına İlişkin 87 sayılı Sözleşmesine yönelik temel ilkeler benimseyen Sendika Özgürlüğü Komitesi de grev hakkının sadece toplu iş sözleşmesi ile kısıtlanmasını eleştirmekte; barışçıl nitelikte olmak koşuluyla hükümetlerin ekonomik ve sosyal politikalarını eleştirmek ve protesto etmek amacıyla sendikaların greve başvurmasının grev hakkı çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini belirtmektedir.

….

Yazının devamını Hukuk Defterleri’nin 9. sayısında okuyabilirsiniz.

print