Kanal; doğal olmayan, insanlar tarafından yapılmış özellikle ulaşım için kullanılan ve iki denizi birleştiren su yollarıdır. Kanallar ulusal kanallar ve uluslararası kanallar olarak sınıflandırılmaktadır.
Bilindiği gibi Kanal İstanbul Projesi, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisine inşa edilmesi planlanan ve Karadeniz ile Marmara Denizi’ni birbirine bağlayacağı öngörülen bir kanal projesidir. Ancak, bu kanalın inşasıyla ilgili olarak çevreye ilişkin pek çok endişe uzmanlar tarafından dile getirilmektedir. Bunların başlıcaları denizlerin kimyasını bozacağı, onları oksijensiz bırakacağı ve bu denizlerdeki tuzluluk oranını bozacağıdır. Zaten günümüze kadar bilinçsiz bir şekilde kullanılan ve bu nedenle ölmek üzere olan Marmara Denizi için çok olumsuz sonuçlar doğuracağı herkesçe bilinmektedir. Ayrıca, İstanbul’a su sağlayan bazı kaynakları ortadan kaldıracağı, Kanal İstanbul’un yapılacağı bölgedeki bitki örtüsüne zarar vereceği, kentleşme açısından ciddi sıkıntılar doğuracağı iddia edilmektedir. Peki konunun uluslararası hukuk boyutundan kaynaklanan durum nasıldır ve nasıl olacaktır? Hiç kuşkusuz bunlara da değinmek gerekecektir.
Günümüzde adı sık duyulan kanallardan bazıları, Süveyş Kanalı, Panama Kanalı ve Kiel Kanalıdır. Bunların tamamı uluslararası kanal olarak kabul edilmektedir. Uluslararası kanallar kullanılarak yapılacak olan ulaşım rejiminin, bunları düzenleyen uluslararası antlaşmalara veya oluşmuşsa geçiş serbestliğine ilişkin uluslararası yapılageliş kuralına göre oluşturulması gerektiği açıktır. Ancak günümüzde, bu kanallardan genel bir şekilde geçiş serbestliğini kabul eden bir uluslararası yapılageliş kuralının oluşmadığı da iddia edilmektedir. Süveyş Kanalı’ndan geçiş rejimi İstanbul Sözleşmesi ile düzenlenmiş olup, burada gemilere geçiş serbestisi hakkı tanınmıştır.
Panama Kanalı açısından ise Washington Antlaşması yapılmış olup, Kanal 2000 yılından sonra sürekli tarafsız statüye getirilmiş ve serbest transit geçiş hakkı tanınmıştır. Kiel Kanalı’ndan geçişlerin nasıl olacağı Versailles Barış Antlaşması ile düzenlenirken, Kanalın uluslararası rejimde olduğu görülmektedir ve Almanya ile savaşta olmayan devletlere serbest geçiş hakkı tanındığı bilinmektedir. Anılan Kanal ile ilgili olarak, Uluslararası Sürekli Adalet Divanı önüne gelen olayda, iki denizi birbirine bağlayan Kanalın doğal boğazlarla özdeşleştiğini hüküm altına alınmıştır ve Versailles Barış Antlaşması’nın da bunu öngördüğü netleştirilmiştir. Bu çok bilindik karara göre, Almanya ile savaş hâlinde olmayan devletlere serbest geçiş hakkı uygulanması gerekmektedir.
***
Yazının devamını Hukuk Defterleri’nin 24-25. sayısında okuyabilirsiniz.