Kent Hukukunun Meşruiyet Krizi

Türkiye’de devletin kent mekânı ve ona hukuksal olarak yaklaşım biçimleri her zaman sorunlu bir konu olmuştur. Anayasal anlamda bakıldığında devletin kentsel mekân ile ilişkisi, adaleti kentsel mekâna yerleştirerek sağlıklı ve düzenli yaşam alanları yaratma görevi ile kurulmaktadır. Diğer bir deyişle anayasal olarak devlet, kentsel mekâna ilişkin hazırlanacak hukuksal düzenlemelerde ve yapılacak olan müdahalelerde bir yaşam alanı olarak var olan kentsel mekânda adaleti sağlamakla görevlidir. Bu görev, egemenin aracısı olan devletin müdahalelerinin niteliğini belirlemekte ve kentsel mekânda öncelikli olarak sağlıklı yaşam için önlemler alınması gerektiğini söylemektedir. Anayasal çerçevede devlet, kentlerin özgün koşullarını ve çevre şartlarını gözeterek, kent planlama aracılığı ile sağlıklı kentsel mekânlar sunmak ve vatandaşların konut ihtiyacını karşılamak, bunların gerçekleşmesi için tedbirler almak üzere görevlendirilmiştir. Hiç kuşkusuz devletin anayasa ile kendisine verilen bu görevleri yerine getirmesi için, kentte yapılacak her ölçek ve türdeki faaliyeti kanunlar ile tanımlaması ve kent hukukuna ait tüm mevzuatı şekillendirmesi gerekmektedir. Bu amaçla devlete düşen, sağlıklı kentsel çevreler yaratmak ve herkese sağlıklı konut ve yaşama alanları sağlamak üzere; kent hukukunu şekillendirmek, kente müdahale biçimleri ve kurumları tanımlayarak araçlarını oluşturmak ve gerekli tedbirleri alacağı bu araçlar ile müdahalenin yöntem ve usullerini belirlemektir. Fakat tüm tarihselliği içinde sermayenin yeniden üretimi ve kapitalist hâkim ideoloji çerçevesinde yönü belirlenmiş olan Türkiye kentleşmesinde devletin mekânla olan ilişkisi mülkiyet ve rantın bölüşümü üzerinden şekillenmiştir. Bu nedenle devletin hukuk ve kentsel mekân ikiliğinde müdahale yöntemlerini belirleyenin mülkiyet ilişkileri ve rantın bölüşüm biçimleri olduğu; hukuk alanında tanımladığı araçları ile kentleşme sürecine bu yönde doğrudan müdahil olduğu açıktır. Türkiye kentlerinde mekânsal müdahaleler ve kent hukuku hiçbir zaman tarafsız olmamış ve kent hukukuna ait düzenlemeler, her zaman taraf olduğu kesimin ayrıcalıklarını içerleyerek meşru kılmış ve istisna hükümler içermiştir.

***

Yazının devamını Hukuk Defterleri dergisinin 19. sayısında okuyabilirsiniz.

print