Mizah: Acil İş

Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun “Tam Kapanma Tedbirleri” konulu 27.04.2021 tarihli, 13 maddeden ibaret kararının 1. maddesinde; “Tutuklu (duruşma açılıp açılmaması hâkim veya mahkeme heyetinin takdirinde olmak üzere) ve acil işler, dava zamanaşımı yakın olan soruşturma ve kovuşturma dosyaları, yürütmenin durdurulması istemleri ile ivedi sayılacak diğer iş ve işlemler haricindeki ilk derece adli ve idari yargı mercileri ile bölge adliye ve bölge idare mahkemelerinin, yargı yerlerinde icra edeceği duruşma, müzakere ve keşiflerin 29 Nisan 2021 Perşembe günü saat 19.00’dan, 17 Mayıs 2021 Pazartesi günü saat 05.00’e kadar ertelenmesi” yönünde karar verildiği görülüyor.

Hiç beklemiyordunuz değil mi pat diye ciddi bir konuya, maddelere vs. yer vereceğimi. Verdim işte, Hüsnü Niyetli’yiz ama, arada kanuna da, kitaba da, karara da yer veririz.

Yukarıdaki kararda bana göre bir sorun yok, madem tam kapanıyoruz, acil iş değilse adliyelere de gitmemek lazım; destekliyorum. Ben de tam kapanma sürecinde bir kez adliyeye gittim, tutuklu bir işin duruşmasına katıldım. Tutuklu çünkü adam. “Duruşma yapmayacağız” denmez adama.

Bir yandan da meslektaşlarımızla konuşuyoruz tabii. “Sen ne yapıyorsun, çalışıyor musun, acil işin var mı, ne kadar acil” şeklinde sorular yöneltiyoruz birbirimize. Dönüşümlü çalışanlar, dönüşümsüz çalışanlar, sırf evden çalışanlar, sırf ofise gelenler; her ofis kendi kuralını koymuş anlayacağınız.

Bir meslektaşa hukuki bir şey danışmak üzere kendisini aradım. Hemen açtı, “ben şu anda adliyedeyim, seni sonra ararım ağabey” dedi. “Tabii ki” dedim Aciliyettin meslektaşıma. Daha sonra beni aradı tabii, “Hüsnü Ağabey kusura bakma, duruşmadaydım” mahcubiyetini sundu. Ben de öncelikle, kendisinin tam kapanmaya denk gelen acil işi olduğu için üzüntülerimi bildirdim, işin ne kadar acil olduğunu müstehzi bir ifadeyle sordum. “Acil de değildi de, neyse” dedi. Farkındaysanız danışacağım konuya hâlâ gelemedik. “Acil de değildi de” demese, mesela “hiç sorma” dese ben kendisine “nasıl yani” demeyecektim. Bir önceki cümlede “spoiler” verdiğim üzere “nasıl yani” diye sordum meslektaşa. Girdiği duruşmanın, cumhurbaşkanına hakaret davasının duruşması olduğunu söyledi. “Ee hani tutuklanmıyordu artık insanlar, reformlar vs. açıklanmıştı, sağ olsun babacan cumhurbaşkanımız da affediyordu insanları” diye sordum, “tutuklu değil zaten bizimki, demişler ki, tam kapanmada cumhurbaşkanına hakaret davalarını görün” şeklinde yanıtladı beni. Yani cumhurbaşkanına hakaret davaları acil işlerden sayılmış bu vesileyle o mahkeme tarafından. Tabii o mahkeme dememiş bunu, onlara denmiş. Diyeni soramadım, o da söylemedi. Denmiş yani.

Yukarıdaki HSK kararına bakayım dedim tekrar. Acil iş değil bu; olsa olsa “ivedi sayılacak diğer iş ve işlemler” kapsamında değerlendirilebilir. Evet, bana mantıklı geldi bu. Gerçi ivedi demek acil demek zaten. Kararda hem acil hem ivedi ibaresi var. “Acil olmasa bile ivedidir bu efendim” diyebilirler; bunu kabul etmezsek, “ivedi olmasa bile ivedi sayılacak diğer iş ve işlemler” derler. Ne güzel takdir hakları verilmiş farkındasınız; “sayılacak”, “diğer” vs…

Neyse ki meslektaşımızın yaşı 40’tan az olduğu için ona virüs bulaşma şansı yok, yani ona adliyede bir şey olmaz. Sadece yormuş oldular güzel meslektaşımı. Tabii amaç şu da olabilir, “madem cumhurbaşkanımıza hakaret edenleri savunuyorsunuz, gelin ulan adliyelere”. Bakın, bu da bana mantıklı geldi. Hem bizim cumhurbaşkanımıza hakaret edeceksin hem de tam kapanacaksın. Yok öyle tam kapanma, çık dışarı, göster yüzünü.

Meslektaşımın o davasında ne oldu bilmiyorum; ama ben kendisine soracağım soruyu da unuttum. Yaşım 40’tan fazla, aşı randevusu aldım, aşılanmayı bekliyorum, onun dışında, Ramazan’da tam kapalıyız.

Benden size tavsiye; sağlıklı hayat istiyorsanız ya devlet büyüklerine hakaret edenleri savunmayın ya yaşınız 40’tan az olsun, 40’tan büyükseniz de aşı olun.

17 Mayıs sonrası, yani tam açılmada görüşmek üzere…

print