Mizah: Ekran

Avukatlığını üstlendiğim şahsın tutuklu olduğu, henüz soruşturma aşamasında olan tipik bir kavga/gürültü dosyasında, eksik hususların giderilmesi, özellikle kavga/gürültünün karşı tarafı olan şahsın ifadesinin savcılığa intikali bekleniyor.

Sayın savcım ilgili yerlere yazısını yazdı ve 19 Temmuz saat 17.00 itibariyle kontak kapatarak 1 Eylül saat 09.00’a kadar kendisini sessize aldı. Pek doğal tabii ki bu, herhangi bir serzenişte bulunmuyorum. Zaten ben kendisiyle tatili öncesi görüştüm; adli tatilde adliyede olmayacağını, ama adli yıla kadar ancak ifadelerin tamamlanabileceğini ve yazı cevaplarının geleceğini söyledi ve Eylül’de gel dedi Alpayvari bir tavırla.

Adli tatile girdikten bir hafta sonra, dosyada yaralılardan en kritik kişinin, yani karşı taraf diyebileceğimiz esas oğlanın karakolda ifade verdiği ortaya çıktı. Karakol arandı, “Böyle bir duyum aldık.” denildi, dosyada avukat olduğumuz söylendi, işin tutuklu, dolayısıyla acil olduğu söylendi. Oradaki memurlar ise, “Doğru duymuşsunuz, geçen hafta şahsın ifadesini aldık ve ifade zaptını adliyeye gönderdik.” dediler.

Biz de gönderilen ifadenin bir hafta sonra dosyasında olacağını bilerek veya düşünerek, dosyamıza gittik. Savcının yerine bakan savcıyı -ki o savcılara “refik savcı” derler, mesleğimin ilk yıllarında Refik isimli savcı arardım, notlarımın arasına ileteyim- kâtibinin yerine bakan kâtibi öğrendik. Meğer refik savcının kâtibi de, esas kâtibi değil, savcılarla epey alakasız üçüncü bir savcının kâtibiymiş. O kâtip arkadaşa (refika kâtip diyelim) geçen hafta karakolda ifade veren bir vatandaşın ifade zaptının gönderildiğini söyledik. Refika kâtip, böyle bir belgenin gelmediğini söyledi. Bunun üzerine karakol arandı, karakoldan, böyle bir belgenin gelmesi gerektiği söylendi. Evrakın takibini yapmak istedik, takiplik bir durum olmadığını, belgenin fiziken gönderilmediğini, ifadenin sistemden görüleceğini söyledi “karakol ağabey”.

Refika kâtip, kendisine bu husus söylenince, belgenin savcının ekranına düştüğünü, savcının ve hâliyle ekranının yıllık izinde olduğunu, refik savcının da esas savcının ekranını göremediğini, hâliyle refik savcının kâtibiyle kendisinin ekranında da bu belgenin gözükmediğini deklare etti. Bu ana kadar her gelişmeye son derece sabırlı şekilde, “Aa öyle mi?” türü tepkiler veren bendeniz, “Eee adamın tatilden çıkmasını mı bekleyeceğiz arkadaş.” diyerek sebat modundan çıktım ve refik savcının odasına girdim. Zira şahsıma, refik ve bir o kadar da ekransız savcının karakola telefon açması ve evrakı fiziken istemesi hâlinde ifadenin fiziken girebileceği söylendi. Refik savcıyla konuştum, “Bir zahmet karakolu arar mısınız?” dedim, “Ararım.” dedi, birkaç gün geçti, öğrendim, aramamış. Bir süredir devam eden karakol – adliye mekiği sonrası karakol ağabey evrakı fiziken getirmiş, bize öyle dediler.

Peşine, adliyede refika kâtibin yanına vardım. Refika kâtip yine şaşırtmadı, evrakın fiziken de gelmediğini, evrak kabulde olabileceğini söyledi. Evrak kabule indim, evrak kabul, böyle bir evrak kabul etmediklerini, zaten ifadelerin savcının ekranına düştüğünü, evrakın 2023 Türkiyesi’nde fiziken girmesine çok da gerek olmadığını söyledi. Evrak kabule, aradan geçen süreçte neler yaşandığı özet geçildi, evrak kabul, evrakı değil ama hatasını kabul etti, “Tamam o zaman, ama evrak gelmedi.” dedi.

Bunun üzerine karakolla görüştüm, karakol ağabey yemin billah etti ve işin tutuklu olduğunu da söyleyerek evrakı bizzat evrak kabule verdiğini söyledi. Evrak kabule yeniden gittim, evrak kabul abla, evrakı kabul etmediğini söylemekle birlikte, arkasında oturan, ondan daha yaşça büyük evrak kabul abla, evrakı kendisinin kabul ettiğini, esasında evrakın savcının ekranında gözükmesi gerektiğini söyledi. Ona da süreç hakkında özet geçildi.

Sonrasında evrak kabulden, evrakı savcının kâtibine çıkarmalarını istedim; evrakı kendilerinin çıkarmadığını, kâtibin alması gerektiğini söylediler. Refika kâtibe çıktım; refika kâtip, evrakı kendilerinin indirmediğini, evrak kabulün vermesi gerektiğini söyledi.

Hüsnü niyetliliğimi yavaş yavaş terk edip, TCK m.125 kapsamına girmeyecek derecede bir kısım sözler söyledim ve şahısları -3. kat ile 7. katın tam ortasında, 2. katta buluşturdum ve refika kâtip evrakı aldı. Kendilerine bir de, baro odasından aldığım, İstanbul Barosu’nun bizlere kazandırdığı -başka bir şey kazandırıyorlar mı pek emin değilim- son güzellik Hamidiye sularından ikram ettim.

Yakalayabildiğimiz ifade tamam; ancak anladığım kadarıyla bir sürü bilgi, belge hâlâ esas savcının ekranında bekliyor, 2023 Türkiyesi’nden sevgiler, Cumhuriyetimizin 100. yılı kutlu olsun…





print