Öngörülemezlik

2010’dan beri hep söyledim, kimse bahane uydurmasın, bunların bankasında paralarınız varsa paralarınızı alın. Sanki bunları dememiş gibi elinde ne var ne yok yatıranlar vardı. Bunca zaman söyledik, artık bilsen ne olur, bilmesen ne olur? Hukukta bir kaide var: Aslında onların bunu da bilmesi gerekir. Bilmemek mazeret değil”.

Burada kastedildiğini düşündüğüm kaide, Türk Ceza Kanunu’nun 4. maddesinde düzenlenmekte: “Ceza kanunlarını bilmemek mazeret sayılmaz”. Peki hangi kanun? Bir vatandaşın, açılışında kurdele kesmek için yarışılan bir bankaya ait hesabından yaptığı güncel hareketlerin örgüt üyeliği suçunu oluşturduğu hükmü mü, yoksa siyasilerin “Çekin oradaki paralarınızı.” sözü mü kanun?

Bir siyasetçi çıkıp, “Alışverişinizi şu bakkaldan yapın, çok güzel peynirleri var.” diye çağrı yaptıktan bir süre sonra o bakkalın silahlı suç örgütü lideri olduğu “ortaya çıkarsa”, kendisinden peynir almak suretiyle bakkala destek verenler suç örgütüne yardım etmiş olabilir mi? Yine bir siyasetçi, “Bir daha o bakkaldan peynir almayın.” dediğinde, siz o cümleyi duymazsanız veya tadı güzel diye peynirleri almaya devam ederseniz, örgüt üyesi mi olursunuz? Siyasetçilere hiçbir şey olmaz, onu biliyoruz; peynirin tadı konusunda aldatılmışlardır en fazla da, size ne olabilir, neler oluyor? Böyle bir öngörülemezlik hali…

Örneğin, telefon rehberinde iletişim bilgileri bulunan şahısların bir suç örgütü ile irtibatı varsa ve seninle bir dönem “görüşmüşse” doğrudan doğruya senin de örgütle bağlantılı sayılmayacağını, bir süre cezaevinde konaklamayacağını gönül rahatlığı ile söyleyebilecek olan var mı?

Yazının devamını Hukuk Defterleri’nin 11. sayısında okuyabilirsiniz.

print