Öteki: Kadın

Türkiye’de kadınlık durumu dünyaya gelmekle kazanılan salt bir cinsiyet değil, toplum tarafından bahşedilen, reva görülen; yargılardan, kurallardan ve tabulardan oluşan bir bütündür. Bu topraklarda doğmuş olup da “kızın var mı derdin var”, “saçı uzun aklı kısa”, “eksik etek”, “karı gibi kırıtma”, “elinin hamuruyla erkek işine karışma”, “kadının yeri evidir” ve daha birçok gerici ve eril zihniyet ürünü cümleler duymayanımız yoktur. Kadın hayatı boyunca attığı kahkahanın desibeline, giydiği eteğin kaç karış olduğuna, eve girip çıktığı saate, karşı cinsten olabildiğince uzak durmaya dikkat etmek durumundadır. Zekâ, kabiliyet, entelektüel birikim ve başarı ideal kadının vasıfları arasında görülmezken; mümkünse her konuda fikri olmayan, zekâsı yerine güzelliğiyle göz dolduran, mesleki kariyerini aile yaşamının gerisinde tutan ve mutlaka bir erkek aklına ihtiyaç duyan kadın Türkiye’de her zaman yeğdir. Kadını değersiz gören bu tutum 2017 yılında bile devam etmekte; kadın hâlâ iktisadi ve sosyal alanda erkeğin gölgesinde kalmakta, katledilen ve şiddet gören kadın sayısı azalacağı yerde artarak var olmaya devam etmektedir.

TÜİK 2017 verilerine göre erkeklerde işgücüne katılma oranı 0,2 puanlık artışla %72,1, kadınlarda ise 1,1 puanlık artışla %33,8 olarak gerçekleşmiştir. Erkek ve kadın istihdam oranı arasındaki bu devasa farkın nedenleri arasında kadın çalışana verilen düşük ücret, evlilik ve çocuk sahibi olmak gösterilebilir. Türkiye’de çalışan bir kadın işyerindeki mesaide tükettiği enerjiden fazlasını aile yaşamında sarf ettiği fiziksel ve manevi eforla harcamaktadır. Zaten çocuk yaşlardan itibaren hamarat ve eşinin sözünden çıkmayan bir eş ve çocuklarını yetiştirmek konusunda birinci derece sorumlu bir anne olmak yegâne kadınlık misyonu olarak her gün kendisine dikte edilen çoğu kadın, toplumun, eşinin ve çocuklarının beklediği bu rolleri ve mesleki  hedeflerini bir arada götürmeye çalışmaktadır. Birçoğu ise toplumun ve ailesinin ona biçtiği iyi bir eş ve anne olmaya dayalı toplumsal cinsiyetinin gerektirdiği ödevler uğruna ideallerinden vazgeçerek çalışma hayatından kendini soyutlamak zorunda bırakılmaktadır. Bakanının bile kadınlar iş aradığı için işsizlik oranı yüksek dediği bir ülkede; kadının çalışma koşullarının iyileştirilmemesi, kadın çalışana düşük ücret uygulamaları ve yönetici pozisyonlarda kadına yer verilmemesi gibi ayrımcı istihdam politikaları neticesinde kadın çalışma oranının bu vahim değerlerde seyretmesi pek de sürpriz sayılamaz.

Yazının devamını Hukuk Defterleri’nin 12. sayısında okuyabilirsiniz.

print