Covid-19 salgını hayatımızı etkilemeye devam ediyor. Salgın önlemlerinin bilimsel verilere göre değil ekonomik ihtiyaçlara göre şekillenmesi bulaş oranlarını artırdı; sonbahara girilmesiyle birlikte güneş ışınlarının açısının değişmesiyle de oranlar daha da artacak gibi gözüküyor. Çalışma düzeni, çocukların eğitimi, sosyal yaşamımıza ilişkin değişimler yanında, dünyada aşı çalışmalarının sonuçlanmaması nedeniyle sağlığımız hala risk altında. Bu nedenle bu sayımızda da dosya konularımızdan birinde yine pandemi sürecinin yönetimine ilişkin sorunları ele almak ve hayatımızı nasıl etkilediğini değerlendirmeye devam etmek istedik.
Pandemi ve ötesi dosya konumuzda Dr. Nilay Etiler Türkiye’deki Covid-19 salgınının yönetimini “Türkiye’de COVID19 Salgını Nasıl Yönetiliyor?” yazısında ayrıntılı olarak incelerken; Prof. Dr. Özlem Kurt Azap “COVID-19 ve Sağlık Çalışanlarının Sağlığı” başlıklı yazısında, SGK’nın Covid-19 tespitinin hastalık sigortası kapsamında bildirilmesi talimatı karşısında, salgınla mücadelenin kahramanları olan ve en riskli kesimde yer alan sağlık emekçilerinin bulaşa yakanlanması durumunu iş kazası ve meslek hastalığı bakımından değerlendirdi ve hastalık sigortası kapsamında değerlendirilmesinin nasıl hak kayıplarına neden olacağını ele aldı. Av. Nuray Özdoğan ise iktidar tarafından salgının halkın ifade özgürlüğünü kısıtlama amacıyla nasıl kullanıldığını “İfade Özgürlüğünün Kullanımından Sosyal Mesafe” başlıklı yazısında incelerken; Prof. Dr. Gamze Yücesan emek mücadelesi açısından salgın dönemini “Salgında Emek Mücadelesi: Sorunlar Çoğalırken Çözüm Netleşiyor” yazısında değerlendirdi.
***
Pandemi süreci devam ederken, çoklu baro ve TBB temsiline ilişkin değişiklikler gündeme getirilmiş ve akabinde de bunlara ilişkin kanun değişikliği hızlıca Meclis’ten geçmişti. Yeni düzenlemelere göre bu yıl Ekim ayının başında tüm baroların genel kurulları ve Aralık ayında da TBB Genel Kurulu yapılacak. Biz de bu sayımızın ikinci dosya konusunda yapılan çoklu baro değişikliğini, avukatlık mesleğinin ve mesleki özgürlüğündeki dönüşümü ve bu dönüşümler nedeniyle mesleğin ilerideki mücadele pratiğinin nasıl şekilleneceğini tartışmak istedik. Bu kapsamda “Avukatlık mesleğine ilişkin tartışmalar” dosya konumuzda Dr. D. Çiğdem Sever “Çoklu Baro: Kamu Tüzel Kişiliği Kavramı Üzerinden Bir Analiz” başlıklı yazısında çoklu baro yönteminin Anayasa’nın 135. maddesine aykırılığını idare hukuku bağlamında incelerken; Av. Nazım Tural avukatlık mesleğinin bağımsızlığını AİHM ve AYM kararları kapsamında “AYM ve AİHM kararları ve Avukatların Mesleki Özgürlüğü” yazısında değerlendirdi. Av. Dr. M. Vakur Kulat ise “Avukatlık Şirketi: “Bildiğimiz” Avukatlığın Sonu mu?” başlıklı yazısında hukukun ve mesleğin piyasalaşması nedeniyle mesleği gelecekte bekleyen başka bir sorunu, avukatlık şirketlerini ve buna ilişkin analizlerini paylaşırken; Danışma Kurulu üyemiz Av. Bilgütay Hakkı Durna, baroların genel kurulları yaklaşırken mesleğin dönüşümü ile savunmanın nasıl bir mücadele hattını örmesi gerektiğini değerlendirdi.
***
Dosya konularımızın yanında, bu sayımızda yine çok değerli yazılar yer alıyor.
Dr. Mehmet Cemil Ozansü, Danıştay’ın Ayasofya kararının ne anlama geldiğini kamu hukukunun farklı alanları yönünden “Ayasofya ve Milli Egemenlik (Ek)” başlıklı yazısında değerlendirirken; Dr. Mustafa Erçakıca, Kuzey “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Halkın Dışa Karşı Temsiline ve Hükümet Sistemi Değişikliğine İlişkin Tartışmalara Hukuk Perspektifinden Kısa Bir Bakış” yazısında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni meşgul eden güncel sorunları, Kıbrıslı Türklerin dış ilişkilerini sürdürme uygulamalarını uluslararası hukuk ve başkanlık sistemine geçiş tartışmasını ise anayasa hukuku açısından ele aldı. Mercekyazısında Evrim Şenöz ise, sermayenin ve iktidarın salgını fırsata çevirerek yarattığı durumları ve bunların emekçiler açısından sonuçlarını “Korona Fırsatçılığı” yazısında değerlendirdi.
Emeğin Notları sayfamızda Av. Necdet Okcan kıdem tazminatı fonu taleplerinin nedenlerini ve fonun emekçiler açısından etkilerini “AKP İktidarının Kıdem Tazminatı Fonu Serüveni” başlıklı yazısında incelerken; İktisat Notları sayfasında Prof. Dr. İzzettin Önder, “Pandemi ve Emekçiler” başlıklı yazısında salgının yönetilememe sorunun sistemle ve iktisadi yapıyla bağlantısını ve pandeminin emek üzerindeki maliyetini değerlendirdi.
Mizah sayfamızda ise Avukat Hüsnü Niyetli, avukatların pandemi sürecinde nasıl çalıştıklarını ve karşılaştıkları durumları mizahi diliyle “Adliyelerden Virüs Manzaraları” başlıklı yazısında ele aldı.
***
Dergimizin daha önceki sayılarında da yer verdiğimiz üzere, ÇHD ve Halkın Hukuk Bürosu üyesi avukatlara açılan davada birçok usulsüzlük yaşanmış ve bunlara rağmen mahkûmiyet kararı verilmişti. Avukatların temyiz talepleri ise Yargıtay tarafından bir türlü ele alınmamaktaydı. Bu nedenle, Avukat Ebru Timtik ve Avukat Aytaç Ünsal adil yargılanma talebiyle 5 Nisan günü ölüm orucuna başlamışlardı. Sağlık durumlarının kötüye gitmesine ve Adli Tıp tarafından tahliye edilmeleri gerekliliğine ilişkin verilen rapora karşın, tahliye edilmediler ve Av. Ebru Timtik ölüm orucunun 238. gününde, ne yazık ki adil yargılanma talebi için hayatını kaybetti. Ölümünden kısa bir süre sonra Yargıtay 16. Ceza Dairesi davadaki cezaların çoğunu onadı, Aytaç’ın ise cezasını onadı ancak sağlık durumu nedeniyle iyileşene kadar infazını durdurdu. Belirtmek isteriz ki, söz konusu dosyaya ilişkin Yargıtay kararında, savunma makamının birçok itirazının değerlendirilmemesi ve karar gerekçesinde avukatlık mesleğinin bağımsızlığına, savunma hakkının kullanılabilmesine ve adil yargılanma hakkına ilişkin yer alan birçok sınırlandırıcı yorumun kabul edilmesi mümkün değildir ve Yargıtay’ın bu görüşleri kaygı vericidir.
***
Yıllardır deprem ve sel gibi afetler, tren kazaları ve maden göçükleri gibi olaylar kader olarak gösterilmeye çalışıyor. Biz de dergimizin Kasım Aralık 28. sayının dosyasında, “kazalar/afetler kader midir” sorusunu ele almak istiyoruz. Bu konuda sizlerden gelecek öneri, yazı ve katkıları beklediğimizi hatırlatmak isteriz.
Gelecek sayıda görüşmek dileğiyle, keyifli okumalar…