İnsanlık salgın ve salgınla beraber daha da ortaya çıkan toplumsal ve ekonomik değişimlerin içinden geçiyor. Resmi rakamlara göre, şu ana kadar dünyada 8 milyona yakın kişide Covid-19 tespit edildi, ne yazık ki 450.000’e yakın insan hayatını kaybetti. Uzmanlar tarafından yıllardır böyle bir salgının gerçekleşeceği öngörülüyor olsa da Covid-19, devletlerin bu konuda yeterli önlemleri almamış olduğunu bizlere gösterdi. Salgın döneminde alınan tedbirler ise daha da düşündürücüydü. Alınan kararlar çoğu zaman insan hayatının mı yoksa sermayenin çıkarlarının mı hükümetler için daha önemli olduğunu tekrar sorgulattı. Virüs etkisini kaybetmemiş olsa da, birçok ülkede artan vaka sayılarına rağmen hayatın normalleşmesi için adımlar atılıyor. Bu salgının toplumsal ve ekonomik etkilerini ise önümüzdeki aylarda daha fazla yaşayacağımız kesin. Salgınla beraber ortaya çıkan durum devletin rolüne ilişkin tartışmaları da beraberinde getirecek gibi görünüyor.
***
Covid-19 vakaları Mart ortasında Türkiye’de görülmeye başladığı sırada, 24. sayımızı baskıya hazırlıyorduk. 24. sayıda, uzun zamandır ele almak istediğimiz Türkiye’nin siyasi tarihinde belirli dönemlerde çarpıcı şekilde artan faili meçhul cinayet ve katliamları dosya konusu olarak ele almak istemiştik. Ne var ki, salgın tedbirleri doğrultusunda bu sayımızı sonraki bir tarihte çıkarmaya karar verdik. Ancak sonrasında bu döneminin uzaması ve hükümet tarafından “normalleşme” tarihi olarak 15 Haziran’ın verilmesi nedeniyle 24. sayıyı, 25. sayımızla birlikte çıkarmanın daha doğru olacağını düşündük. Elinizdeki sayıda bu nedenle hem “faili meçhul cinayet ve katliamlar” hem de “Covid 19 dönemi” başlıklı iki dosya yer alıyor.
***
“Faili meçhul cinayet ve katliamlar” dosyasının ilk yazısında, Türkiye’de yaşanan siyasi cinayet ve katliama ilişkin birçok davada hukuk mücadelesi vermiş değerli hukukçu Av. Erşen Sansal ile 1980 öncesi Türkiye’deki faili meçhul cinayetleri, katliamları ve bunların yargılama süreçlerini konuştuğumuz söyleşi yer alıyor. Aynı dosyamızda Dr. Öğr. Üyesi Öznur Sevdiren insanların evinin önünden ansızın kaybolduğu/kaybettirildiği ve sonrasında hiç haber alınamadığı 1990’lı yıllarda gerçekleşen zorla kaybetme suçunu ve bu suçun devlet tarafından nasıl cezasız bırakıldığını “1990’lı Yıllarda İşlenen Zorla Kaybetme Suçları ve Cezasızlık Olgusu” başlıklı yazısında verilerle değerlendirirken; yazar Orhan Tüleylioğlu, aynı yıllardaki siyasi cinayetleri “90’lı Yılların Karanlığında…” yazısında tek tek bizlere hatırlatıp, bu cinayetlerle emperyalizmin Ortadoğu politikalarının bağlantısını ele aldı. Av. Şenal Sarıhan, 2 Temmuz 1993’te herkesin gözü önünde yaşanan bu toprakların en büyük aydın katliamı sonrasındaki hukuk mücadelesini “Sivas!Sivas!” başlıklı yazısında anlattı. Dosyamızın son yazısında ise Av. Murat Çelik, faili meçhul siyasi cinayetlerin tarihsel olarak ortaya çıkışını, devletler tarafından siyaseti şekillendirmede sistematik olarak nasıl kullanıldığını ve Türkiye siyasi tarihinin şekillenmesinde bu cinayetlerin rolünü “Faili Meçhul Siyasi Cinayetler ve Türkiye Gerçeği” başlıklı incelemesinde değerlendirdi.
“Covid-19 dönemi” dosya konumuz kapsamında ise pandemi döneminde alınan sokağa çıkma yasağı kararlarının anayasaya uygunluğu sorununu Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Mert Duygun “Pandemi ile Mücadele Kapsamında Alınmış Olan Sokağa Çıkma Yasaklarının Anayasallığı” yazısında değerlendirirken; danışma kurulu üyemiz Av. Cem Alptekin salgına karşı verilmesi gereken mücadelede esas üzerinde durmamız gereken noktaları “Global Kapitalizmin Yeni Seçimi: Ya Hayatını Ya Canını” yazısında ele aldı. Sağlık Emekçileri Sendikası Eş Genel Başkanı İbrahim Kara, salgın dönemi gece gündüz demeden, hayatlarını riske atarak çalışan sağlık emekçilerinin hangi ortamlarda çalışmak zorunda kaldıklarını, bu dönemde yaşadıkları hak kayıplarını ve sağlık emekçilerinin taleplerini “Pandemi ve Sağlık Emekçilerinin Durumu” başlıklı yazısıyla bizlere aktarırken; Ar. Gör. Aslıhan Deniz Bilgehan salgın dönemi en savunmasız kesimde bulunan mültecilerin sağlık hakkına erişimlerini, “Pandemi Döneminde Mültecilerin Sağlık Hakkına Erişimi ve İdarenin Yükümlülükleri” başlıklı yazısında inceledi. Dosyanın son yazısında ise Hekim Kamil Tekerek, pandemi ile birlikte sorgulanmaya başlanan kapitalist ülkelerin sağlık sistemlerini ve özelde AKP hükümetinin sağlık politikalarını “Koronavirüs Salgını Ortasında Sağlık Sistemleri” yazısında değerlendirdi.
Dosya konularımızın yanında, bu sayımızda çok değerli yazılar yer alıyor.
Hatırlanacağı üzere, metal işkolunda yapılan toplu görüşmeler sonrasında Ocak ayında metal işçilerinin grev kararı alması üzerine Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) lokavt kararı almıştı. Daha sonra grev ve lokavt uygulamadan taraflar toplu iş sözleşmelerin imzalanması konusunda anlaştılar. Yaşanan güncel olaylar vesilesiyle, araştırmacı/yazar Can Şafak MESS’in kuruluşu ve tarihsel süreçlerdeki misyonunu “Uzun Bir Tarih Aralığında MESS’in Hikâyesi” başlıklı yazısıyla bizlere hatırlattı.
Pandemi sürecinde bile hız kesmeden ihalesi yapılan Kanal İstanbul projesini Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Erçakıca, “Kanal İstanbul Üzerine Kısa Bir İnceleme” yazısında uluslararası hukuk yönünden değerlendirdi.
Özgür Yazılım Derneği paydaşı Av. Alper Atmaca, “Güvenlik ve Mahremiyet Özgürlükle Başlar” başlıklı yazısında özgür yazılım perspektifinden dijital güvenlik ve mahremiyet disiplinine ilişkin temel hususları ve atılabilecek adımları bizlerle paylaştı.
5 Nisan Avukatlar Günü kapsamında danışma kurulu üyemiz Av. Bilgütay Hakkı Durna, hukuk mücadelesini eşitlik, özgürlük ve adalet mücadelesinin bir parçası haline getiren duayen hukukçuları “Avukatlar Günü vesilesiyle: Mücadelenin Hukukçuları” başlıklı yazısında kaleme aldı.
Hukuk Tarihi sayfasında ise, 16 Mart Katliamı Davasında yapmış olduğu savunma nedeniyle yargılanmış olan danışma kurulu üyemiz Av. Cem Alptekin’in yargılandığı davada yapmış olduğu savunmayı hem 16 Mart Katliamını hem de bu davalarda yapılmış olan hukuk mücadelesini hatırlamak ve hatırlatmak için paylaşıyoruz.
Savaşlar, siyasi/ekonomik kriz ve zorluklar her geçen gün insanların kendi topraklarından başka ülkelere göç etmesine neden oluyor. Daha iyi bir hayat için başka ülkelere gidenler ise, buralarda bambaşka sorunlarla karşılaşıyor. Mülteci ve göçmenlerin sorunlarına ilişkin bu sayımızda iki değerli yazı bulunuyor. Bu yazıların ilki Dr. Pınar Dikmen’in “Göçmen Sorununa Fransız Anayasa Konseyi Çerçevesinden Bakış: Özgürlük, Eşitlik ve ‘Kardeşlik’” başlıklı yazısı, diğeri ise Hukuk Felsefesi sayfasında Ar. Gör. Irmak Kepenek’in “Mülteci Krizini Arendt’le Düşünmek” yazısı.
Mizah sayfamızda ise Avukat Hüsnü Niyetli, duruşma esnasında savunmasında mahkemeye yaptığı eleştirileri nedeniyle avukat hakkında verilen tutuklama kararını mizahi diliyle “Gerekiyorsa” başlıklı yazısında ele aldı.
***
Salgın birçok şeyi durdururken, adaletsizliği ve hukuksuzluğu durdurmadı. İnsan hayatını ve adalet mücadelesini her zaman savunan ve bu nedenle de, ölüm orucunu bıraktıktan sonra hayatını kaybeden bir kişinin ardından yaşam hakkına ilişkin sosyal medyada düşüncesini açıklayan Yargıçlar Sendikası Başkanı Ayşe Sarısu Pehlivan, bu beyanları nedeniyle önce sosyal medyada hedef gösterildi, sonra görevinden uzaklaştırıldı. Bu vahim karardan bir an önce dönülmeli ve Ayşe Sarısu Pehlivan görevine bir an önce iade edilmelidir. Hukuk Defterleri dergisi olarak, değerli yargıç Ayşe Sarısu Pehlivan’ın yanında olduğumuzu ifade etmek isteriz.
Dergimizin daha önceki sayılarında da yer verdiğimiz üzere, ÇHD ve Halkın Hukuk Bürosu üyesi avukatlara açılan davada birçok usulsüzlük yaşanmış ve bunlara rağmen mahkûmiyet kararı verilmişti. Avukatların temyiz talepleri ise bir türlü Yargıtay tarafından ele alınmamaktaydı. Adil yargılanma talebiyle açlık grevine başlayan avukatlardan Avukat Ebru Timtik ve Avukat Aytaç Ünsal ise 5 Nisan günü ölüm orucuna başladılar. Yaşamaya devam etmeleri için tek talepleri, usulüne uygun şekilde tekrar yargılanmak. Hukuk Defterleri olarak, Av. Ebru Timtik ve Av. Aytaç Ünsal’ın adil yargılanma talebinin takipçisi olduğumuzu belirtmek isteriz.
***
Dergimizin Temmuz-Ağustos aylarına ait olan 26. sayının dosyasında, etkileri uzun bir süre devam edecek salgın konusuna “Pandemi ve ötesi” başlığıyla devam etmek istiyoruz. Bu konuda sizlerden gelecek öneri, yazı ve katkıları beklediğimizi hatırlatmak isteriz.
Gelecek sayıda görüşmek dileğiyle, keyifli okumalar…