Karl Marx ve Friedrich Engels, ilk “refah tedbirleri” karşısında işçi sınıfına verilecek daha fazla pay karşılığında sınıf mücadelesinin üzerinin örtülmeye ve işçi sınıfının devrimden uzaklaştırılmaya çalışılacağı uyarısını yapıyordu. Mart 1850’de Merkez Komitesi adına Komünist Birlik’e hitap ederken şunları söyleyeceklerdi:
“ Tüm toplumu devrimci proletaryanın çıkarları doğrultusunda dönüştürmeyi arzulamaktan uzak olan demokratik küçük burjuva, var olan toplumu sadece kendileri için mümkün olan en kabul edilebilir ve rahat hale getirmek üzere toplumsal koşullarda bir değişikliğe heveslidir…
Sermayenin egemenliği ve hızlı birikimi, kısmen miras hakkının kısıtlanması ve kısmen istihdamın mümkün olduğunca devlete aktarılmasıyla, daha da etkisizleştirilecektir. İşçiler açısından bakıldığında, her şeyin üstünde olan bir tek şey kesindir: Onlar ücretli emekçi olmayı sürdüreceklerdir. Fakat, demokratik küçük burjuva, işçiler için daha iyi ücretler ve güvenlik istemektedir ve bunları devlet istihdamını genişletmek ve refah tedbirleri ile başarabileceğini ummaktadır; kısacası işçileri az ya da çok örtülü yardım biçimleri ile ayartmayı ve durumlarını geçici olarak katlanılabilir kılarak devrimci güçlerini kırmayı arzulamaktadırlar…
… Ancak bu talepler hiçbir şekilde proletarya partisini tatmin edemez. Demokratik küçük burjuva, en fazla bahsedilen amaçları yerine getirerek devrimi mümkün olduğunca hızlı şekilde sona erdirmek isterken, az ya da çok mülk sahibi tüm sınıflar egemen konumlarından uzaklaştırılıncaya, proletarya devlet iktidarını fethedinceye ve sadece tek bir ülkede değil ama dünyanın önde gelen tüm ülkelerinde proletaryanın birliği bu ülkelerin proletaryaları arasındaki rekabetin ortadan kalkacağı ve en azından belirleyici üretici güçlerin işçilerin elinde yoğunlaştığı bir düzeye kadar yeterince gelişinceye dek devrimi sürekli hale getirmek bizim çıkarımızadır ve görevimizdir. Bizim sorunumuz basitçe özel mülkiyeti düzeltmek olamaz, bizim derdimiz onu ilga etmektir, sınıf karşıtlıklarını örtbas etmek değil sınıfları ilga etmektir, var olan toplumu iyileştirmek değil yenisini kurmaktır.
…
Nasıl bir sonraki yükselişin demokratları iktidara taşıyacağını ve nasıl onları az ya da çok sosyalizan önlemler almaya zorlayacağını gördük. İşçilerin cevap olarak hangi önlemleri önereceği sorulacaktır. Elbette, başlangıçta işçiler doğrudan komünist önlemler öneremezler. Ama aşağıdaki yol haritası olanaklıdır:
1. Demokratları, olağan işleyişini sekteye uğratmak ve küçük-burjuva demokratların kendilerinden taviz vermesini sağlamak için var olan toplumsal düzenin mümkün olan en fazla alanına yol açmaya zorlayabilirler; dahası, işçiler ulaşım araçları, fabrikalar, demiryolları gibi mümkün olan azami sayıdaki üretici güçlerin devletin elinde yoğunlaşmasını zorlayabilirler.
2. Demokratların önerilerini mantıksal sınırlarına taşımalıdırlar (demokratlar her durumda reformist ve devrimci olmayan bir şekilde hareket edeceklerdir) ve bu önerileri özel mülkiyete doğrudan saldırılara dönüştürmelidirler. Örneğin, küçük burjuvazi demiryolları ve fabrikaların satın alınmasını önerdiğinde işçiler, gericilerin malları olarak bu demiryolları ve fabrikalara devlet tarafından tazminatsız olarak el konulmasını istemelidir. Demokratlar nispi vergilendirme önerirlerse işçiler, artan oranlı vergilendirme talep etmelidir; eğer demokratlar kendileri ılımlı bir artan oranlı vergilendirme önerirse işçiler, oranları büyük sermayeyi mahvedecek kadar yüksek olacak bir vergilendirmede ısrar etmelidir; demokratlar devlet borçlarının düzenlenmesini isterlerse işçiler ulusal iflas talep etmelidir. Dolayısıyla, işçilerin talepleri demokratların önlemleri ve ödünlerine göre ayarlanmalıdır.”
Bu satırlardan da anlaşılacağı üzere sosyal devlet ya da refah devleti, esas olarak, sınıf mücadelelerinin geriye düşürülmesi ve bir “toplumsal uzlaşı” arayışının ürünüdür. Bu anlamda, sınıf mücadelelerinin bir iç veya dış dinamik olarak yükseldiği dönemlerde gündeme geldiği ve geliştiği görülmelidir. Dolayısıyla, “uzlaşı” arayışının ve sosyal devletin aslında burjuvazi için bir emniyet supabı olduğu vurgulanmalıdır.
…
Yazının devamını Hukuk Defterleri’nin 11. sayısında okuyabilirsiniz.