İnsanlık tarihi savaşlarla doludur, bir başka ifade ile savaşların kökeni insanlık tarihi kadar eskidir. Herhalde buna doğada var olan “çatışma” ve “güçlü olanın hayatta kalması” olgusu ile dürtüsünün etki ettiğini göz ardı etmemek gerek. Güçlü olanın zayıfı ezmesi bu önermenin sonuçlarından biri olarak ortaya çıkmaktadır. Aslında bu önermeyi bir başka açıdan değerlendirmekte fayda var: Güçlüden ziyade, “uyum sağlama kabiliyeti” yüksek olanın hayatını sürdürme şansı çok daha fazladır doğada. Ayrıca, doğada gördüğümüz çekişme, çatışma, saldırganlık ve mülki alanların korunması dürtülerinin insan/toplum yaşamında benzer bir etki ve tepki yarattığı söylenebilir. Bu nedenle; insanlar ve toplumlar, buna devletleri de eklemek gerek, arasındaki ilişkilerde, çekişmelerde ve çatışmalarda doğanın temel kurallarının basit izlerini görmek çok mümkündür. Savaşlar, “çatışma” ve “güçlü/ uyum kabiliyeti fazla olanın hayatta kaldığı” süreçlerin bir mekanizması olarak ortaya çıkmıştır.
Savaşın hukukun konusu olup olamayacağı son iki yüzyıldır tartışılan konulardan biri olmakla birlikte, haklı savaş, “just war”, kavramının çok daha eski tarihlere, Roma İmparatorluğu dönemine kadar uzandığını söylemek gerek. Şüphesiz ki hukukun, burada kastedilen uluslararası hukuktur, savaşı uluslararası hukukun bir olgusu olarak kabul etmesi ve savaşın yürütülmesi ve sonuçlarını hukuksal perspektifte düzenlemesi, tarihsel gelişimin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Burada iki ayrı kavrama da dikkat çekmek gerek: Savaş öncesi hukuk, “jus ad bellum” ile savaş durumunda hukuk, “jus in bello”. İlk kavramda devletlerin silahlı kuvvete başvurmalarının hukukiliği önem kazanmaktadır. Bu noktada bilinmelidir ki BM Statüsünde “kuvvete başvurma” hali, ayrıca ve açıkça düzenlenmiştir ve uluslararası bir düzenleme olmakla BM’ye üye ülkeler tarafından dikkate alınmak durumundadır. İkinci kavramda, savaş durumunda hukukta ise savaş esnasında uygulanacak kurallar yer almaktadır. İlk kavram olan savaş öncesi hukuktan farklı olarak burada, savaş sırasında kullanılması yasak “silah türleri” -örneğin biyolojik veya kimyasal silahlar- ve “savaş tekniklerine” ilişkin kurallar yer almaktadır. Ayrıca yine ikinci kavram başlığı altında uluslararası düzeyde yaygınlaşan Uluslararası İnsancıl Hukuk düzenlemeleri yer almaktadır.
…
Yazının devamını Hukuk Defterleri’nin 14. sayısında okuyabilirsiniz.