Teknolojik Gelişmeler ve Dijitalleşme Nedeniyle İşçilerin Güvencesizliği

Güvencesizlik, çalışma yaşamı bakımından geçici, düzensiz, kuralsız, korumasız, emniyetsiz, standart dışı, kırılgan ya da eğreti koşullar anlamına gelmektedir. Çalışma yaşamı, toplumsal yaşamın ayrılmaz bir parçası olduğundan, güvencesizlik aslında topyekûn yaşamın kendisini etkileyen bir olgudur. Güvencesiz çalışmanın temelini, 1980’li yılların başından itibaren neo-liberal ekonomi politikaları aracılığıyla tüm dünyada uygulama alanı bulan işgücü esnekliği oluşturmaktadır.

Neoliberal sistemin toplumsal dışlanma ve ucuz işçilik üzerinden var olurken geliştirdiği çalışma biçimleri; güvencesizliği kalıcılaştıran kayıt dışılık, taşeron işçilik, kiralık işçilik ile işi ve ödemeleri esnekleştiren başka her tür ilişkidir. Eve iş verme, yarı zamanlı çalışma, günlük ücret usulü çalışma ilk bakışta sayılabilecek benzer istihdam biçimleridir.

Gerçekten de işin dışarıya verilmesi, hizmetin dışarıdan alınması, “out-source” edilmesi ile başlayan parçalanma süreci, kayıt dışılıkla birlikte, “her türlü güvencenin yok edildiği” çalışma ilişkilerine doğru gelişmiştir. “Atipik” çalışma biçimleri altında toplanan eve iş verme ve yarı zamanlı çalışmalar, yine de işçinin karşısında bir işverenin bulunduğu uygulamalardır. Daha sonra hızla yaygınlaşan ve özel istihdam büroları aracılığıyla kurumsallaştırılan “kiralık işçilik” uygulaması ise, işçinin işyerini de yok etmektedir. Özel istihdam bürosuna bağlı işçilerin bir işyeri olmadığı gibi, genel olarak “kendilerini gerçekleştirecekleri sürekli bir işleri” de yoktur. Bu anlamda, özel istihdam büroları ile bireysel düzeyde mutlak güvencesizlik yaratan kayıt dışına göre, işçilerin üretken kimliğine ve kişiliğine yönelik en üst düzeyde bir saldırı söz konusu olmaktadır.

***

Yazının devamını Hukuk Defterleri’nin 33. sayısında okuyabilirsiniz.

print