Ucu Açık Bir Gerrymandering Hikâyesi

İlk cümleyi yazmak zordur. Fakat hukuki bir soruna dair bir yazı kaleme almak istediğinizde aklınızda varacağınız sonuç aşağı yukarı bellidir. O sonuca ulaşmak için nereden başlayacağınızı bulmaksa zaman alır. Bu arayışta geçen zamanın 21. yüzyıldaki en yaygın tezahürü de internette harcanan – ya da kaybedilen – zaman. Bu sefer bir değişiklik yapıp bu zamanı harcamak yerine verimli kullanma umuduyla yolumu Hukuk Defterleri’nin internet sitesine düşürdüm. “Neymiş bu ‘Hukuk Defterleri’?” diye merak edip derginin internet sitesindeki “Hakkımızda” sayfasına uğradığınızda sizi karşılayan yazının dördüncü paragrafı şöyle başlıyor:

Hukuk Defterleri olarak bizler, tamamen operasyonel bir araca dönüştürülen yargının kararlarını bir bütün olarak rejimin ihtiyaçları doğrultusunda verdiği (…) bir dönemde(…)”.

Tam da yazmak istediğim konuya uygun bir başlangıcı bulduğum için kendimi biraz şanslı hissetmedim desem yalan olur. Zira varmak istediğiniz sonuca sizi kolaylıkla ulaştırabilecek bir çerçeveyle kolay kolay tesadüfen karşılaşamazsınız. Amacınız kendi yaratıcılığınızı (yaratıcılık münhasıran sanatçılara özgü değil malum) kullandığınız bir yazı yazmaksa o zaman karşılaştığınız çerçeveleri biraz eğip bükmeniz kılıfına uydurmanız gerekir.

Fakat bu kılıfına uydurma meselesi hassas bir meseledir. Tıpkı yukarıdaki alıntıda yazdığı gibi bu kılıfına uydurmayı kimlerin ne zaman yaptığı önemlidir. Sıradan bir araştırma görevlisinin yazdığı yazının girişini yazının kalanına uydurmak için diktiği kılıfla Yüksek Seçim Kurulu’nun seçim çevrelerini iktidar için istenen sonucu üretecek şekilde uydurması arasında da bir fark olması doğaldır. Bu yazı bu aradaki fark üzerine.

Bu farkın görünür hale geldiği karar ise Yüksek Seçim Kurulu’nun 21 Nisan 2018 tarihli 2018/263 sayılı kararı. Karar medyada çok geniş bir yer kaplamadı, çünkü kararın içeriği rutin bir prosedürden ibaretti. 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu’nun 4. maddesinin 5. fıkrası bir ilin 18’den fazla milletvekili çıkarması halinde belirli birden fazla seçim çevresine bölüneceğini belirtir. Hemen ilerleyen fıkra ise buna dair şartları sıralar ve kriter olarak şunları koyar: Seçim çevrelerinin, mümkün olduğu ölçüde eşit veya birbirine yakın sayıda milletvekili çıkaracak şekilde oluşturulması, mümkün olduğu ölçüde ilçelerin mülki bütünlüğünün dikkate alınması, aynı seçim çevresinde yer alacak ilçelerin nüfus ve coğrafi yakınlıkları ile ulaşım imkanlarının göz önünde bulundurulması. Karar bu hükümler uyarınca Türkiye’nin hangi ilinin kaç milletvekilinin çıkacağını hesapladıktan sonra dört büyük ildeki seçim çevrelerinin sınırlarını belirliyordu. Burada dikkate değer olan konu ise Bursa’nın ilk defa bir genel seçime iki bölge olarak girecek olmasıydı. İldeki nüfus artışından dolayı Bursa’dan çıkacak milletvekili sayısı 20’ye yükselmiş, bu da ilin iki seçim çevresine bölünmesini gerektirmişti.

***

Yazının devamını Hukuk Defterleri’nin 17. sayısında okuyabilirsiniz.

print