Yerel Seçimler, Hukuk ve Siyaset

Yerel yönetimler halkın barınma, beslenme, su, aydınlanma, ısınma, ulaşım gibi en temel ihtiyaçlarının fiilen nasıl karşılanacağının belirlendiği ve bunların uygulamalarının yapıldığı idari yapılar olmaları nedeniyle önemli. Ayrıca halkın yönetime katılımı için de en temel düzey olmaları bu önemi arttırıyor. Türkiye’ye baktığımızda ise 1980’lerde siyasi yasakların kalkmasının ardından İslamcıların iktidara uzanan yollarında önemli bir dayanak noktası olması da yerel yönetimleri önemli kılıyor.

Yerel yönetimleri son yıllarda önemli kılan bir diğer gündem ise Avrupa Birliği uyum sürecinin önemli bir parçası olan yerelleşme. Bugün Türkiye’nin ekonomik kırılganlığı ve dış politikadan kaynaklı esaslı sorunları nedeniyle gündemden uzak gözükse de yerelleşmenin başkanlık rejiminin bir parçası olarak mümkün olan en erken zamanda gündeme geleceği de yerel seçimler tartışılırken akıldan çıkartılmamalı.

Bu bağlamda yerel seçimler gündemi hukuk ve siyaset açısından bazı başlıklar altında ele alınmayı hak ediyor. Bunlardan biri seçimlere ilişkin başta güvenlik olmak üzere hukuki tartışmalar, kuşkusuz. Diğer başlıkları ise yerel yönetimlerin devlet yapısında oturması gereken yer, görevleri ve nasıl işleyecekleri ile son olarak yerelleşme başlığının nereye oturtulması gerektiği oluşturmalı.

Seçimler ve hukuk

En baştan ortaya koymakta yarar var. Başta seçim güvenliği olmak üzere seçimler üzerine yapılan yüzeysel ve özünde “sosyal medya” sınırları içinde kalan tartışmalar hem sermaye düzeninin çeşitli kanatları arasındaki benzeşmenin ve seçimlerin siyasi yönden tartışılmasının önüne geçiyor hem de esasında seçim sürecindeki adaletsizliklerin üzerini örtüyor.

Her seçim döneminde seçmen kayıtları üzerine başlayan tartışmalar seçim günü yapılan usulsüzlüklerle devam ediyor. Büyük sözlerle başlayan bu tartışmalar bir süre sonra AKP’nin seçim galibiyetini tebrik sözleriyle unutuluyor. Halkın payına ise büyük bir umutsuzluk, herhangi bir yere yönlendirilemeyen ve sosyal medyada tüketilen bir öfke düşüyor.

***

Yazının devamını Hukuk Defterleri’nin 17. sayısında okuyabilirsiniz.

print