İktisat Notları: Özelleştirmenin Aktif ve Pasif Savunucuları ile Hukuk

Şehir hastaneleri diye sıklıkla haberi yapılan, ancak aslı astarı hakkında pek az kişinin bilgi sahibi olduğu sürece dair kısa bir özet çıkarmak amacıyla bu derleme hazırlandı. Sağlık hizmetlerinin adlı adınca özelleştirilmesi, kamu hizmetinin altyapı finansmanı marifetiyle şirketlere devredilmesi dünyada da Türkiye’de de yeni değil. Yap-işlet-devret uygulamaları o güne göre daha geniş tartışılma olanağı bulmuşken, yeni modeller hukukçuların bile pek az ilgisini çeker oldu.

Burada 2005 yılından bugüne kısaca mevzuat değişiklikleri özetlenmeye çalışıldı. 5396 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’na Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun, TBMM’de 03.07.2005 günü görüşülerek kabul edildi.[1] Tasarı, Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşüldü, küçük redaksiyon önerileri dışında bir muhalefet şerhi yazılmadı.[2] 3 Temmuz 2005 Pazar günü TBMM Genel Kurulu, muhalefet partilerinin protestosu nedeniyle 235 AKP milletvekillinin katılımıyla toplandı ve 1 Ekim’e kadar tatile girdi. Sağlık alanında kamu özel ortaklığı uygulamasının temelini atan Yasa, siyasi parti gruplarının, milletvekillerinin tek bir sözü olmaksızın kabul edildi. [3] Ana muhalefet partisi bu yasa için Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yapmadı. Böylece sağlık hizmetlerinin tümüyle özelleştirilmesini sağlayacak yasa mevzuata girdi.

2006 yılında uygulama için Yönetmelik yayımlandı. Eczacı İşverenleri Sendikası, Yönetmelikle eczanelerin de şirketlere devrine izin veren “eczane” kelimesinin iptali için dava açtı. Dava sürerken Yönetmelik’ten “eczane” kelimesi çıkarıldı.

3 Haziran 2007 günü, TBMM’nin seçimlerden önceki son oturumunda bu kez kamu özel ortaklığı uygulamasını yapacak Kamu Özel Ortaklığı Daire Başkanlığı (KÖODB) kurulmasına ilişkin 5683 sayılı Yasa kabul edildi. [4] [5] Bu kez görüşmeler kişisel muhalefet denemeleri nedeniyle biraz daha uzun sürdü.

2009 yılında Kayseri şehir hastanesi (ihale ilanındaki adıyla Entegre Sağlık Kampüsü) için ihale ilanı çıktı. Bu dönemde ihale şartnamesi almak için başvuran bir vatandaş ihalenin, Yönetmeliğin ve dayanak Yasa’nın iptali talebiyle dava açtı. Dava halihazırda sürmekte.

2011 yılı Nisan ayında Kayseri ihalesi sessiz sedasız tamamlandı ve Etlik Şehir Hastanesi ihalesi de 30 Haziran tarihinde yapıldı, diğer ihaleler birbirini izledi. Bu arada 12 Haziran 2011 seçimlerinden önceki son TBMM oturumunda kabul edilen 6225 sayılı Yasa ile Sağlık Bakanlığı’nın elindeki hastanelerin TOKİ’ye devrine olanak sağlayan düzenleme kabul edildi. [6]

2 Kasım 2011’de Sağlık Bakanlığı’nın yapısını tümüyle değiştiren 663 sayılı KHK yürürlüğe girdi. KÖODB, yeni kurulan Sağlık Yatırımları Genel Müdürlüğü’ne bağlı bir birime dönüştürüldü. Aynı zamanda 20 milyon TL’ye kadar olan yatırımlara Sağlık Bakanı’nın bizzat karar verebileceğine ilişkin düzenleme de eklendi.

31 Mart 2012 günü kabul edilen 6288 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu İle Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun’da ve Kamu İhale Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile KÖO ihalelerini alan şirketlere tam KDV muafiyeti getirildi. [7] 19 Nisan 2012 tarihinde kabul edilen 6292 sayılı Yasa ile bu hastaneler ile 2B arazileri arasındaki bağ kuruldu.

Türk Tabipleri Birliği’nin Etlik, Bilkent ve Elazığ ihalelerine karşı açtığı davada 2012 yılı Haziran ayında Danıştay 13. Dairesi ihalelerin yürütmesini durdurdu ve dayanak Yasa’nın iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. KÖODB hiçbir yasal dayanağı olmadığı halde ihaleyi alan şirketlere, kapatılacak hastanelerin arazilerini otel, AVM, rezidans yapmak üzere vermeyi vaat etmişti. Danıştay bu nedenle ihaleleri açıkça hukuka aykırı bulmuştu.

Anayasa Mahkemesi gündemine yaklaşık 1 yıl alınmayan başvuru, yeni yasa yapılması nedeniyle “karar verilmesine yer olmadığına” dair kararla tamamlandı.[8]

Bu arada 6428 sayılı Sağlık Bakanlığı’nca Kamu Özel İş Birliği Modeli İle Tesis Yaptırılması, Yenilenmesi ve Hizmet Alınması İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun 21 Şubat 2013 günü TBMM’de kabul edildi. Yasaya Danıştay’ın yürütmeyi durdurma kararının etrafından dolanmayı sağlamak için “Mevcut hastane arazilerinin şirketlere devrini öngören ihale şartname ve sözleşmeleri uygulanmaz” denildi. Aynı Yasa’yla şirketlerin her türlü borçlarına tam Hazine garantisi de verildi. Ancak bu kez hem Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, hem de Genel Kurul’da tüm muhalefet partilerinin sert eleştirilerine karşın yasa geçti. [9] Ancak Danıştay 13. Dairesi yapılan değişiklikle hukuka aykırılığın geriye dönük olarak ortadan kaldırıldığı kabulüyle davanın reddine karar verdi. Karar temyiz edildi ve henüz bir karar verilmedi.

Yasanın kimi maddeleri için ana muhalefet partisi tarafından yapılan başvuru Anayasa Mahkemesi tarafından değerlendirildi. Bazı maddeler için davanın açılmamış sayılmasına karar verildi ve ihale edilen işlerin denetiminin de ihale edilmesini sağlayan “veya denetletir” ibaresi iptal edildi.[10] Anayasa Mahkemesi’nin kararının gerekçesinde başvuru dilekçesinde iptali talep edilen maddelere ilişkin yeterli açıklama yapılmadığı, süre verilmesine karşın eksikliğin giderilmediği belirtildi. Dahası mahkeme kararlarının uygulanmayacağına dair bir kanun maddesi Anayasa Mahkemesi tarafından Anayasa’ya uygun bulundu. Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen “veya denetletir” ibaresi de 7 Eylül 2016 günlü Resmî Gazete’de yayımlanan 6745 sayılı Yasa ile yeniden getirildi.

26 Şubat 2014 günü kabul edilen 6527 sayılı Yasa ile hem şirketlerce istenen teknik düzeltmeler yapıldı, hem de sürmekte olan davaların olası sonuçlarını önlemek için “davalarda çıkacak iptal kararları uygulanmaz” denilerek hukuk devletini şirketler için ayaklar altına alan bir düzenleme yapıldı. Değişiklikte, sözleşmelerde bakan onayı ile değişiklik yapılması da kabul edilerek aslında tüm ihale sürecinin işlevsiz kılınmasının önü açıldı. Anayasa Mahkemesi, kararında yargı kararlarına uyulmayabileceğine dair düzenlemeyi Anayasa’ya aykırı bulmadı.[11] Aynı Yasa’da şirketlerin orman alanlarına da hastane yapmalarına olanak sağlandı.[12] 9 ve 10 Mayıs 2014 günlü Resmî Gazetelerde yeni KÖO Yönetmeliği yayımlanarak yürürlüğe girdi. Son olarak 27 Mart 2015 günü kredi kuruluşlarının talebiyle olduğu açıkça kanun gerekçesine yazılarak “davanın Türkiye’de görülmesi kaydıyla” ibaresi madde metninden çıkarıldı, doğacak uyuşmazlıkların yabancı tahkime tabi olacağına dair kanun yapıldı ve 6639 sayılı Yasa 15 Nisan 2015 günlü Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.[13]  Ancak bu düzenlemeye karşı Anayasa Mahkemesi’ne bir başvuru yapılmadı. [14]

Bu arada Çevre Kanunu’nun 10. maddesindeki Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED)’ye tâbi işlerin süreç tamamlanmadan ihale edilmesini yasaklayan düzenleme unutulmuştu. Bu da 25 Kasım 2014 günlü Resmî Gazete’de yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği’nde 500 ve üzeri yatağı olan hastanelerin kapsamdan çıkarılmasıyla “çözüldü”. Türk Tabipleri Birliği, Türkiye Barolar Birliği ve Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği tarafından açılan davada 3 Mart 2016 tarihinde verilen kararla bu istisna hükmünün yürütmesinin durdurulmasına karar verildi.

Türk Tabipleri Birliği’nin ihalelerin iptali ve KÖO Yönetmeliği ile Hazine Garantileri Yönetmeliği’ne karşı açtığı davalar henüz derdest ve şehir hastaneleri birer birer açılıyor. Kalkınma Bakanlığı’nın raporuna göre şehir hastanelerini yapan şirketlere kamudan aktarılacak bedel 25 yıl için 30 milyar ABD Doları’nı geçti. Bugüne kadar sözleşmesi bağlanan hastanelerin yıllık kira ve hizmet satın alma bedelleri yıllık 3 milyar TL’yi geçti ve kur farkı garantisi nedeniyle bu bedel belirlenebilir olmaktan çıktı.

Mevzuat değişiklikleriyle sınırlı bu derlemede yer verilemeyen uygulamanın özellikleri ve finansman yapısının ayrıntıları ise bir başka çalışmanın k

[1] https://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/kanunlar_sd.durumu?kanun_no=5396

[2] https://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem22/yil01/ss961m.htm

[3]https://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/Tutanak_B_SD.birlesim_baslangic?P4=14965&P5=B&PAGE1=1&PAGE2=99

[4]https://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/kanunlar_sd.durumu?kanun_no=5683

[5] https://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem22/yil01/ss1418m.htm

[6]https://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/tasari_teklif_gd.onerge_bilgileri?kanunlar_sira_no=89801

[7]https://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/kanunlar_sd.durumu?kanun_no=6288

[8] Anayasa Mahkemesi’nin 06.06.2013 tarihli, 2012/105E. ve 2013/71K. sayılı kararı

[9] https://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem24/yil01/ss417.pdf

[10]Anayasa Mahkemesi’nin 01.04.2015 tarihli, 2013/50E. ve 2015/38K. sayılı kararı

[11]http://kararlaryeni.anayasa.gov.tr/Karar/Content/8a348f96-4130-441d-958e-e64550f706f1?excludeGerekce=False&wordsOnly=False

[12]https://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/tasari_teklif_gd.onerge_bilgileri?kanunlar_sira_no=149409

[13]https://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/tasari_teklif_gd.onerge_bilgileri?kanunlar_sira_no=175174

[14]http://kararlaryeni.anayasa.gov.tr/Karar/Content/27e2049f-aac1-4ef8-a119-6861dee5ea33?excludeGerekce=False&wordsOnly=False

print