1136 Avukatlık Yasasının 1. maddesine göre, serbest bir meslek olan avukatlık, aynı zamanda bir kamu hizmetidir. Yasaya göre; “Avukat, yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil eder.”
Yargının kurucu unsurlarından biri olan bağımsız savunmayı temsil eden avukatlar, tarihsel olarak ve tüm dünya üzerinde en önemli örgütlenmelerden biri olan barolar vasıtasıyla, toplumsal ve siyasal yaşama etki etmişlerdir. Avukatlık örgütü olan Barolar, özgün yapılanmalarıyla ve elbette toplumsal yaşama yön veren en önemli kurumlardan biri olan yargı erkinin bir parçası olan savunmayı temsil etmekle, doğal (kendiliğinden) bir etkiye sahiptir.
Uygulanmakta olan hukuk düzeni ve onun belirleyici gücü olan siyasi iktidarlar, çoğunlukla dışsal bir müdahale saydıkları bağımsız savunma gücünü, olabildiğince etkisiz hâle getirmeyi isterler. Bu isteme karşılık, avukatlar ve onların örgütü olan barolar ne kadar güçlü bir direniş odağı olurlarsa, o denli saygın ve etkili bir olgu olarak toplum tarafından da benimsenir.
Siyasi iktidarların toplumsal dinamikler sonucunda ortaya çıkan değişimlere uygun yeni yasal düzenlemeler yaparken, savunma örgütünün görüş ve önerisini de dikkate alması gerekir. Ancak Türkiye ve benzeri demokrasiye bakışı sorunlu iktidarlarca yönetilen ülkelerde muktedirler bu dışsal etkiyi işlevsiz hâle getirmek için direnç gösterir.
Bu diyalektik bir süreçtir. Güçlü olan kazanır. Bu bağlamda Türkiye’deki Barolar ve onların merkez kuruluşu olan Türkiye Barolar Birliği’nin (TBB) iktidarlar ve özelde mevcut iktidar karşısındaki gücü veya güçsüzlüğünü irdeleyelim.
***
Yazının devamını Hukuk Defterleri’nin 42. sayısında okuyabilirsiniz.