Mizah: BAM Diye Karar

Daha önce çok da meşakkatli olmayan, basit bir dosyada 7-8 yıl karar beklememi, dosyaların uzamasını ve sair konuları anlattım, biliyorsunuz. Buna mukabil jet savcıyı da anlattım, “haydi bir an önce karar verilsin”ci savcıları.

Şimdi konum istinaf, yani bölge adliye mahkemesi. Biz BAM diyoruz kısaca, daha sempatik oluyor zaten. “Dosyamız BAM’da”, “BAM, ilk derece mahkemesi kararını bozdu”, “BAM duruşma açtı”. Her gün BAM yerine “bölge adliye mahkemesi” desem, zannediyorum her gün 10 dakikam, her ay 5 saatim ziyan olur. O nedenle BAM demek iyidir, Allah başımızdan BAM’ı ve BAM diyenleri eksik etmesin.

Bir BAM dosyamda, dosya açılış tarihinden tam on gün sonra, yirmi beş sanıklı, on iki eylemli, yirmi klasörden müteşekkil bir örgüt dosyasında karar verildi. Yani bir kanun yolu mercii olarak düzenlenen istinaf mahkemesi, yani BAM, kendisine gelen dosyayı on günde karara bağladı. Hani yargılamalar uzun sürüyordu, hani dosyalar sürüncemede kalıyordu? Al sana yargı reformları, paketleri, makul sürede yargılanma hakları, al sana BAM diye karar.

Yaptığım hesaba göre BAM, gün başına iki klasörü incelemiş. Bir klasör 500 (beş yüz) sayfadan müteşekkil olsa, iki klasör 1000 (bin) sayfa. Yani günde 1000 sayfa okuyor heyet.

Tabii şu da var, heyeti oluşturan hâkimlerimiz dosyayı ayrı ayrı da inceliyor olabilir. “Sen şu klasörlere bak, ben bu klasörlere bakayım” şeklinde görev dağılımı olsa, bu heyetin bir araya gelip değerlendirme yapması, dosyayı müzakere etmesi de lazım. Bu, “sen yönlendir ben ateş edeyim” şeklinde tarif edebileceğimiz bir bilgisayar oyunu değil; sonuçta sanığın hürriyetine etki edecek bir karar vereceksin.

Bizim dosyayı incelerken de heyet, kendisini hayattan soyutlamış değildir herhalde, fotosentezle de beslenmiyorlardır tahminim. Ne bileyim; arada yemek filan yiyorlardır, bir yandan başka dosyaların duruşmalarını da açıyorlardır, bizim dosyamız oraya geldiğinde muhtemelen başka dosyalar da inceleme aşamasındadır. O sırada heyeti oluşturan hâkimler, “biz de tavla turnuvası yapmaktan sıkılmıştık, ne iyi oldu da geldi şu dosya” demiyordur.

Belki şu olabilir; “yemin ettik, biz bu kararı temmuz ayına kalmadan vereceğiz” şeklinde iddiaya girmiş olabilir heyet. Bu ihtimalidiğerlerinden daha yüksek görerek, hafta sonu ödevlerini cuma akşamından bitirip hafta sonunu rahat geçirmek isteyen ilkokul öğrencisi edasıyla, adli tatil öncesi kalın örgüt dosyasını on günde bitiren ve tatili kafası rahat geçiren heyete alkış ve takdirlerimi sunuyorum.

Kararın niteliği nasıldı derseniz; heyetin dosyanın yirmi klasörünü de okuduğu, kararın her hâlinden ve zerresinden belliydi tabii ki. Bu karar için sıkı tartışmalar yaşanmış, fırtınalar kopmuş; belki de can ciğer kuzu sarması insanlar küsmüş, evler aileler dağılmış, ocaklar sönmüş, mevsim değişmiş, Akdeniz olmuş.

Kararların hepsi başvurumuzun ve diğer müdafilerin istinaf başvurularının esastan reddi yönünde ve gerekçe de aşağı yukarı “yerel mahkemenin kararında usule ve esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığı” şeklinde. İlk derece mahkemesince verilen cezaların hepsi beş yıl ve altında kaldığı için de, cezaların hepsi kesinleşmiş vaziyette. Yani BAM, “biz ilk derece mahkemesinin kararını hukuka uygun bulduk, bir de Yargıtay baksın” kararını da vermemiş, “mahkeme iyi karar vermiş işte, sanık yatarsa yatsın” diyerek kararında “olası kastla” hareket etmiş. Uygulamada “hüküm özlülük” olarak tabir edilen hukuki durumla “hükümlülük” arasında bir hafta sonu geçmiş sadece. Neyse, yapacak bir şey yok. Boynumuz bam teline karşı kıldan ince. Öyle bir boynumuz var.

Mevzubahis BAM hâkimlerimize iyi adli tatiller dilerim, bol bol dinlensinler, gezsinler, yüzsünler, boy versinler, hatta dipten kum filan çıkarsınlar müvekkilim için. Hak ettiler.

Yeni adli yılda görüşmek üzere…

print