Yakın Plan

Geçtiğimiz Haziran ayının 22’sinde doğum günü olan ve ölüm tarihi 4 Temmuz 2016 olarak tarihe kayıt düşülen Tahran doğumlu yönetmen Abbas Kiyarüstemi’yi anmak için bir filmini seçmem gerekirse ilk aklıma gelendir “Yakın Plan” filmi. Kendisiyle yapılan bir söyleşide de Kiyarüstemi, filmleri arasında en çok onu beğendiğini söyler. İran’ın kültür ve geleneklerinden yola çıkarak toplumsal gerçekleri ele alan İran Yeni Dalgası, İtalyan Yeni Gerçekçilik ve Fransız Yeni Dalga akımlarıyla beslenmiş bir ekoldür. Kadın şair Furuğ Ferruhzad ise cüzzamlı bir hastanın ölümünü bekleyişini anlattığı kısa belgesel tarzındaki Hane-i Siyahest (Ev Siyahtır, 1965) filmi ile İran sinemasında Yeni Dalga akımının ilklerinden olmuştu. Deryuş Mehrcui’nin yönettiği ve köyün tek ineğine sahip Hasan’ın hayattaki en değerli daha doğrusu tek varlığı ineğini kaybetmesiyle yaşadığı dramatik çöküşü ve giderek kendini bir inek olarak hissetmeye başlayışını anlatan Gav (İnek, 1969) filmi de İran sinemasının bir diğer öncüsü kabul edilir. 1978’de gerçekleşen İslami Devrim Sonrası bazı filmler ve yönetmenler ‘tehlikeli’ bulunup film üretimleri önüne engeller çıkarılsa da yaptıkları başarılı filmler sayesinde uluslararası festivaller tarafından önemsenmiş, desteklenmiş ve değer görmüştür. Bu yönetmenlerden ve İran Yeni Dalga akımının temsilcilerinden olan Kiyarüstemi, katı sansüre rağmen söylemek istediklerini sinema perdesi aracılığıyla iletebilmeyi başarmıştır. Bir film için sıradan insanların ve bu insanların meselelerinin en önemli hammadde olduğunu düşünen yönetmenimiz, filmlerinde profesyonel oyunculara pek yer vermemiş, insanları doğal davranışları içinde görüntülemeyi tercih etmiştir. Filmlerinin çekiciliği biraz da bundan kaynaklanır. Sabit kamera kullanımı, uzun planlar, arabaların içinde geçen yoğun diyaloglar, -ki filmde de izlediğimiz üzere boş bir tenekenin uzun uzun yuvarlanması gibi- gibi dramatik yapıdaki bazı unsurları göstermeyip sözlü-sesli anlatımla vurgulaması, deneysel çalışmalarıyla Kiyarüstami, sinemanın anlatım olanaklarını zenginleştirmiştir.

Yönetmenine kısaca değininin ardından filmimize geçecek olursak… Hüseyin Sabzian adlı fakir, işsiz ve kısa bir süre önce eşinden ayrılmış bir genç adam, meşhur sinema yönetmeni Mohsen Mahmelbaf’ın kimliğine bürünmüş olarak, Tahranlı zengince bir aile olan Ahankhah’ların evinde yakalanır. Sabzian, bu ailenin hanımıyla bir otobüste karşılaşmış ve ani bir ilhamla ona Mahmelbaf olduğunu söylemiştir. Aslında her şeyi başlatan aralarındakidiyalogşöyletezahüreder:Bayan Ahankhah, yanında oturan ve elinde “Bisikletçi” filminin senaryosunu tutan Sabzian’a kitabını nereden aldığını sorar. Sabzian, “Bir kitapçıda” diye cevap verir ve ardından kitabı ona sunar. Kadının kabul etmek istemediğini görürüz ve bu noktada Sabzian birden ani bir karar ile kendisinin bu senaryonun yazarı ve aynı zamanda filmin yönetmeni olduğu yalanına başvurur. Sonraki günlerde Sabzian, bu yalanını sürdürerek Ahankhah’lar ile ilişkilerini geliştirecek hatta yeni çekeceği filmine para yardımı yapmaları karşılığında aile üyelerinin bu filminde rol alabileceklerine onları ikna edecektir. Sonra birlikte, ailenin görkemli evinde bir film çekilmesine, evin mühendis oğlunun da bu filmde oynamasına karar verilir. Sabzian, bu film için provalar yaptırdığı evin oğlundan bir kez az miktarda para da almıştır. Fakat bir gün gazetede Mahmelbaf’la ilgili çıkan haber ve yayımlanan fotoğrafı, ailenin şüphelenmesine yol açar. Bunun üzerine Mahmelbaf ile röportaj yapmış bir gazetecinin araya girmesiyle, Sabzian’ın hakiki kimliği ortaya çıkar ve varlıklı Ahankhah ailesi evlerini soyacağından şüphelenerek Hüseyin’i polise ihbar ederler. Hüseyin Sabzian tutuklanır, sorgulama ve mahkeme süreci başlar.

***

Yazının devamını Hukuk Defterleri’nin 32. sayısında okuyabilirsiniz.

print