Sivas! Sivas!

Madımak Yanıyor

2 Temmuz 1993. Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Merkezi’nde yönetim kurulu üyelerimizle toplantıdayız. Saat 17.00 toplantı salonunun kapısını çalan sekreter arkadaşımız, “Televizyonu izledim. Sivas’ta kötü şeyler oluyor.” diyor. Sivas’ta, Pir Sultan Abdal Derneği’nin Kültür Bakanlığı’nın katkıları ile düzenlediği şenlikler var. Şenliğe, çoğunluğu sol aydınlardan ve derneğin tiyatro ve semah ekiplerinden oluşan kalabalık bir sanatçı grubu katılıyor. Aralarında Yazar Aziz Nesin de var. Sivas’ta sağ basının özellikle Aziz Nesin üzerinden şenliğe yönelik olarak tahrik edici haberler yaptığını biliyoruz. Üstelik, 1978 yılının 3-7 Eylül günleri arasında çoğunluğu alevi olan Ali Baba Mahallesi’nden başlayarak yayılan 10 insanın katledildiği, 93 kişinin yaralandığı, binlerce ev ve işyerinin de tahrip edildiği gerici kalkışmanın acıları belleğimizde. Bu kaygıyla, toplantıyı kesip, haberleri izlemeye kafeteryaya geçiyoruz. Haberci; “13.30 da Paşa ve Meydan Camilerinden çıkan beşyüz – bin civarındaki grubun, Vilayet Binası’na doğru yürüdüğünü, bu grubun Aziz Nesin, Vali ve Hükümet aleyhinde, şeriat lehinde sloganlar attığını, bu grubun hükümet binası önünden uzaklaştırıldığını, aynı grubun bu kez de etkinliklerin yapıldığı Kültür Merkezi önüne gitmekte olduğunu, polis müdahalesine oturarak karşı koyduklarını, Vali’nin tugay komutanını arayarak yardım istediğini, İçişleri Bakanı ve Başbakan’a faksla bilgi verildiğini, Tokat ve Kayseri’den kuvvet istendiğini, oturan grubun tekrar Hükümet binasına hareket ettiğini, yolda bir kafenin taşlandığını, yeniden Kültür Merkezi’ne döndüklerini, buraya taşla saldırdıklarını, iki polis ve iki sivilin yaralandığını, bu sırada sayıları 5.000’i bulan göstericilerin Madımak Oteli’ni sarmaya ve taşlamaya başladıklarını”anlatıyor. Bu sırada ekrana Sivas’tan bir görüntü ve Belediye Başkanı’nın konuşması yansıyor. İçimiz titreyerek, ekrana kilitleniyoruz. Herkes birbirine soruyor. “Kötü bir şey olur mu?” Her birimiz farklı yanıtlar veriyoruz. En çok kullanılan cümle “Yok canım, yardım istenmiş. Olay büyümez. Engellenir. Sivas koca şehir. Güvenlik güçleri var. Asker var. Bir şey olmaz.” Gözümüz, kulağımız haberlerde, ortada dolanmaya başlıyoruz. Ümit Öncül ‘haydi yola düşelim.” diyor. “Nereye?” diye soruyor Cevat Balta. Ümit, her zamanki tez canlılığı ile. “Sivas’a” diyor. Dursun Ermiş “Bakanlığa gidelim.” diyor. En doğru öneri onun. Ya da akılcı. Ya da hepsi mantık dışı.

***

Yazının devamı Hukuk Defterleri’nin 24-25. sayısında okuyabilirsiniz.

print