Didim’den Yunanistan’ın Leros Adası’na
geçmeye çalışan mültecileri taşıyan
eski balıkçı teknesi battı.
4’ü bebek, 10’u çocuk, 34 kişi hayatını kaybetti.
2015 Mülteci Ölümleri Almanağı
Çocukların “küçük yetişkinler” değil, sadece “çocuk” oldukları genel kabulünün insanlık tarihinde yakın sayılabilecek bir zamana tekabületmesi;kurduğudüzenlerivedüzenler çerçevesinde normalleştirdiği tüm yaşayışı “medeniyet” kalıbına sokan insanlık için son derece düşündürücü, düşündürücü olduğu kadar da utanç vericidir. Tarih öncesi dönemde engelli ya da hasta çocuklar ölüme terk ediliyorlar; İlk Çağ’da babalar, çocuklarını köle olarak satma, Antik Yunan’da çocuklarını sakat bırakma ya da öldürme haklarını ellerinde tutuyorlardı (Lambert, 2008). 19. yüzyılın isimsiz işçi ve madenci çocuklarının ve Ortaçağ Orta Avrupası’nda yaramazlık yaptığı ya da sara hastası olduğu için “cadı” olarak yaftalanan ve kanlı infaz törenleriyle yakılan (Akın, 2010) çocukların ruhları halen katledildikleri yerde dolaşıyorsa eğer, göçle birlikte oradan oraya sürüklenen; Lübnan Dağları’nda savaştan kaçarken donan1, Bodrum sahiline cansız bedeni vuran ve çoğu zaman bir birey değil sayı olarak istatistikleşen çocukların ruhları da tarihten silinmemek üzere, üzerinde yaşadığımız dünyanın istisnasız her noktasında dolaşmaktadır. Çünkü göç, çoğunlukla bir trajedi hareketidir ve bu trajedi hareketlerinin birincil mağduru her zaman çocuklar olmuştur.
***
Yazının devamını Hukuk Defterleri dergisinin 18. sayısında okuyabilirsiniz.