Cumhuriyet’in İkinci Yüzyılına Girerken Türk Ceza Hukuku İçin İki Önemli Tehlike Kaynağı: Ceza Hukukunda Tersine Dalga ve Tipe Uygunluk Olabilir Mi Düşüncesinde Değer Erozyonu

I. Giriş: Dalga Fenomeni

Özgürlük mücadelesinin tarihi, dalgalara bölünerek okunabilir. Gözler, böylesi bir okumayı, demokrasi bağlamında yapmaktadır: Demokrasinin seyri adeta bir sarkacı anımsatmaktadır zira demokrasinin gelişmesi, ilerlemesi hususunda doğrusal bir gelişimden bahsedilemez; daha ziyade dalga ve ters dalga metaforu ile anlatıldığı üzere, ilerleme ve gerileme dönemleri birbirlerini izlemektedir. Nasıl ki demokratikleşme dalgalarından bahsedilebiliyorsa, aynı şekilde otoriter ya da özgürlükçü karakteri ağır basan ceza hukuku dönemlerini anlamak için de aynı mecaz yardıma çağrılabilir. Erman, böylesi bir okuma ile ceza hukukundaki otoriterleşmeyi ve dönüşümü analiz ettikten sonra tıpkı 19’uncu yüzyılın sonu ya da 20’nci yüzyılın ortalarında olduğu gibi tüm dünyada özgürlükçü ceza hukukunun yeniden yeşereceğine dair umut beslediğini söylüyordu.

Yakın tarihli bir çalışmamda3 belirttiğim üzere, Türkiye’de “Düşman Ceza Hukuku (Das Feindstrafrecht)” tartışması kendisine önemli bir yer bulmuşsa da kavramın pejoratif olarak ele alınması haricinde anılan tartışmanın liberal ceza hukukunun günümüzdeki kriziyle ve dönüşümüyle olan ilgisi, geniş ölçüde ihmal edilmiştir. Böylelikle Türkiye’deki ceza hukuku tartışmaları, insan haklarına dair yaşanılan sorunların basit bir tezahürü ve geçici bir gelişme olarak anlaşılmaktadır. Özgürlük mücadelesinde uluslararası dalgalardan ve ters dalgalardan bahsetmek, sorunu yalnızca “ulusal bir problem” olarak görme vehminden kurtulmamıza olanak tanıyabilir. Ancak ceza hukukunda otoriterleşmeye yönelik ters dalgadan bahsederken Türkiye’de kristalize olmuş bir özellikten de bahsetmek zorunludur: Normun menzili dışında uygulanması ya da tipe uygunluk değer erozyonu.

Elinizdeki kısa yazıda, otoriter ceza hukuku ters dalgasından ve Türkiye özelinde norm kavramının değer yitiminden bahsederek Cumhuriyet’in ikinci 100 yılına girerken geleceğe doğru bir bakış atacağız.

***

Yazının devamını Hukuk Defterleri’nin 38. sayısında okuyabilirsiniz.

print