Birazdan okuyacağınız “savunma” metni, eminiz ki sizi bir yolculuğa çıkaracak. Belki yaşı yetenleri Beyazıt Meydanı’nda insanlığın devleşip, gürül gürül aktığı o dönemlere; belki, insan bile demeye dilimizin varmayacağı faşist tetikçilerin akıttığı kanda, yüzümüzü gömecek kadar oluşan bir kan gölünün kıyısına; hukukçu olanları ve o cübbeyi kimse önünde bağlamayanları, cübbesine daha da sıkı sıkı sarılma noktasına; yaşı genç olanlarımızı ise kısa bir Türkiye’nin hukuk tarihine götürüp yine bugünün Türkiye’sine geri getirecektir.
Avukat Cem Alptekin, 16 Mart Katliamı Davasında1 müdahil vekili olarak yapmış olduğu savunmalardan dolayı suçlanmış ve şimdi okuyacağınız bu savunma metnini hazırlamıştır. Kendi deyimi ile görevini yaptığı için yargılanan Cem Alptekin’in savunmasında yer alan yemin retoriği hepimizin çıktığı yolculukta tekrar bugünün Türkiye’sine dönmek için kullanacağımız yegâne bilettir. Zira Alptekin, savunmasında der ki;
“Çünkü ben bu mesleğe adımımı atarken; ‘Kanuna, ahlaka, mesleğin onuruna ve kurallarına uygun davranacağıma namusum ve vicdanım üzerine…’ yemin ettim. (Av.Y.md.9/6) Ve ben; şimdi burada bana destek vermek
için toplanan meslektaşlarımdan bazılarıyla, bundan tam yirmi bir yıl önce, henüz genç bir hukuk öğrencisiyken; ‘namusum ve vicdanım üzerine’ bir kez daha yemin etmiştim… Biz o gün; Türkiye’yi 12 Eylül’e taşıyan ve bugün Susurluk’ta ortaya çıkan devlet içindeki suç örgütünün üniversite gençliğini hedef aldığı o kanlı vahşet gününde; katledilen arkadaşlarımızın parçalanmış bedenleri daha soğumadan, özgürlük ve demokrasi düşmanlarından hesap soracağımıza; ‘namusumuz ve vicdanımız üzerine’ yemin etmiştik…”
O yemin boşuna edilmedi ve suya da yazılmadı…
Bir belge, bir duruş ve bir pusula olarak hem geçmişimizde hem de geleceğimizde yerini aldı.
Cem Alptekin’e bu tarihsel belgeyi dergimizle paylaştığı için teşekkür ediyoruz…
16 Mart 1978 yılında İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi önünde faşistler tarafından katledilen, Abdullah Şimşek, Baki Ekiz, Cemil Sönmez, Hamit Akıl, Hatice Özen, Murat Kurt ve Turan Ören’in anısı önünde saygıyla eğiliyoruz.
Yeminiz yemin, sözümüz söz…
***
Yazının devamını Hukuk Defterleri’nin 24-25. sayısında okuyabilirsiniz.