Mizah: Hakikaten

Tüm avukatların olduğu gibi, bizim meslek hayatımız da duruşmalar, savunmalar, ifadelerle geçti. Öte yandan; nedenine ister Türk işi yargı, isterseniz de coğrafyanın kaderi deyin, “paketlerle” de geçti ömrümüz. Tabii kanunlarda yapılan değişikliklere hukuken “İkinci Yargı Paketi”, “Üçüncü Yargı Paketi” demiyoruz; ancak kamuoyunda bu “paket” tabiri ilgi çekiyor. Şayet buna “kanun değişikliği” denseydi, herhangi bir şeyin değişikliği ne kadar ilgi çekerse, o da aynı ilgiyi çekerdi. Paket denince, mutlaka iyi bir şey yapılıyormuş gibi bir hava sezinleniyor yurdumuzda. İnsanlarda da bir “bakın adamlar yargı paketi çıkardı, bir de eleştiriyorsunuz aşk olsun” tavırları oluşuyor.

Yalnız paketler fazlalaşıp ağırlaşınca ve taşınamaz hale gelince, bu kez farklı tabirler seçildi devlet büyüklerimiz tarafından, hem de iki tabir birden: reform ve strateji. Bu düzenlemelere de “Yargı Reformu Stratejisi” adı verildi. “Yargı Reformu” yetersiz görüldü herhalde. Sadece “strateji” denseydi, yanına “derinlik” de koymak icap edebilir diye reform ve strateji bir arada kullanıldı.

“Benim bir avukat olarak aklım ermez; devlet ve avukat büyüklerimiz ne düşünüyorsa doğrudur” demek gelmedi içimden, çorbada benim de bir tuzum olsun diye belgeyi altını çize çize inceledim.

Bir de avukat büyüğümüz Feyzioğlu’nun bu belgeyi alkışlarla karşılaması ilgimi çekmiş olacak ki, daha bir dikkatle inceledim belgeyi. Tabii belge ile ilgili görüşüme ayrıntılı olarak yer vermeyeceğim, zira bu konu dergimizde de etraflıca yazıldı çizildi.

Ancak Feyzioğlu’nun bir gazeteye verdiği röportajda1 bu “Yargı Reformu Stratejisi Belgesi” ile ilgili konuşurken sarf ettiği bazı sözler hoşuma gitti, onu da söylemeden geçemeyeceğim: “Bizim elimizde şu anda Türkiye’yi refaha çıkaracak, düze çıkaracak dünyaya kendimizi doğru düzgün anlatmamızı sağlayacak, göğsümüzü gere gere uluslararası meslek örgütlerinde ‘Biz bunları yaptık’ dememizi sağlayacak, hakikaten gazeteciyse kişi, tahliye olmasını sağlayacak, hakikaten düşüncesi sebebiyle içerideyse onu derhal tahliye ettirecek bir düzenleme var. Bu düzenlemenin çıkması için, 82 milyon insanımız için çırpınıyoruz. Reform içinde bunlar var. Ama arkadaş bunu okumuyor ki. Bilgi sahibi değil ama maşallah her konuda fikri var. Üstelik kendinden azıcık farklı düşüneni de hain ilan ediyor. Anlamadan dinlemeden birbirimizi kırmayalım”.

“Ama arkadaş”tan sonrası bize deniyor büyük ihtimalle de, siz okumasanız da olur. “Büyük resim” önemli. Büyük resme göre bu belge, dünyaya karşı göğsümüzü gere gere dolaşmamızı sağlayacak.

Hemen önyargılı olmayın, Başkanımızı anlamaya çalışın. Ben belgeyi okudum diyorum. Bu belgeyle dünyada göğsümüzü gererek dolaşmamız gayet mümkün. Çünkü bu belge ile biz avukatlara yeşil pasaport sağlanacak. Vize sıkıntısı yaşamayacak; o park senin, bu restoran benim, şu diskotek onun dolaşabileceğiz (diskotek kelimesine takılmayın, biraz eski kafalıyım).

Bununla birlikte, “hakikaten gazeteciyse kişi tahliye olmasını sağlayacak, hakikaten düşüncesi sebebiyle içerideyse onu derhal tahliye ettirecek bir düzenleme var” müjdesini de coşkuyla karşıladım Feyzioğlu’nun.

Biliyorsunuz, kanunlarımız yeterli değil. Mevcut düzenlememize göre; kişinin hakikaten gazeteci olmaması ve sözlerinin hakikaten düşüncesinden kaynaklanmaması durumunda, ilgili şahsın tutukluluğu devam etmek ve şahıs cezalandırılmak zorunda. Sanığa ceza verilmesi için de şahsın “hakikaten” suç işlemesi gerekiyor, ancak kanunda “hakikat unsuru” yazmadığı için, uygulamada sıkıntılar çıkabiliyor.

Bu nedenle ben de, olur da bu dergiyi alırlar ve gözleri yazıma çarpar diye, bazı maddeler için naçizane önerilerde bulunayım dedim. Devlet katında herhangi bir beklentim yoktur, önemli olan vatandır; gerisi repertuvardır.

Bir kısım madde önerilerim şu şekilde:

Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (TCK m.220/1- 1. cümle): “Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla hakikaten örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye hakikaten elverişli olması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır”.

Cumhurbaşkanına hakaret (TCK m.299/1):

“Cumhurbaşkanına hakikaten hakaret eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır”.

Hükümete karşı suç (TCK m.312/1): “Cebir ve şiddet kullanılarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini hakikaten ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs eden kimseye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir”.

Bunlar şimdilik aklıma gelenler. Tabii önce Anayasa ile başlamak da gerekebilir. Örneğin madde 10/1: “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetmeksizin kanun önünde hakikaten eşittir”.

Bakın şu önerileri yazarken bile doların düştüğünü fark edebilirsiniz, bir de bunlar kanun metinlerine işlenirse hiçbir sorunumuz kalmaz, arz ederim.

print
Notes:
1. https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/saygi-ozturk/yargi-reformunda-gercek-gazetecileri-tahliye-edecek-duzenlemeler-de-olacak-5315613/