Saint-Exupéry’nin Küçük Prens’i, birkaç yıldan beri Türkiye’deki neredeyse bütün kitapçılarda en ön raflarda… Tahminen dünyada da öyle. İncil’den sonra en çok dile çevrilmiş kitap olma unvanını taşıyan bu hacmi küçük, ünü büyük eserin birdenbire yayıncıların ilgisini çekmiş olmasının nedeni, üzerindeki telif hakkının 1 Ocak 2015 tarihi itibariyle kalkmış olması. Bilindiği üzere, telif hakkının koruma süresi post mortem auctoris (yazarın ölümünden sonra) 70 yıl. Kanuni düzenlemeler nedeniyle kitabın daha önceden alenileştiği İran, Kanada, Japonya gibi bu kuralın istisnasını oluşturan ülkeler bir yana bırakılacak olursa, eserin şu anda hala kamusal alana girmediği sınırlı sayıda ülke kalmış durumda; bunlardan en dikkat çekeni ise, yazarın yurttaşı olduğu Fransa.
Nedeni sorulduğunda, cevabın ilk paragrafta verilen nüansta, yazarın Fransa yurttaşı ‘olmasında yattığını söylemeye hacet yok. Uyanık bir göz de, Saint-Exupéry’nin ölüm tarihinin 1944 yılı içinde, yani II. Dünya Harbi sırasında olduğunu hemen yakalayacaktır: Saint-Exupéry, geçirdiği bir kazadan sonra bıraktığı Hava Kuvvetleri’ne yüzbaşı olarak 1939’da dönmüş; Fransız ordularının mağlubiyetinden sonra Amerika’ya gitmesine rağmen, 1943 yılında Müttefiklere yardım amacıyla Kuzey Afrika’da görev yapmaya başlamış; bir çıkarma için haritalama çalışması amacıyla 31.07.1944 tarihinde gerçekleştirdiği uçuşu sırasında, uçağı Marsilya açıklarında denize düşmüştür. Bunun üzerine kendisi 1948 yılında “mort pour la France” (Fransa için öldü) olarak tanınmıştır. Bu statüde olan yazarların eserleri üzerindeki teliflerin süreleri, diğer yazarlardan farklılaşmaktadır. Nitekim Saint-Exupéry’nin eserleri üzerindeki telif hakları Fransa’da ancak 2033 yılında kalkacaktır.
Türkiye’de kaleme alınmış birçok edebiyat eserinde “şehit” kelimesi yerine Fransızca kökenli “martir”in (martyr) kullanıldığı bilinir. Çünkü iki kelime birbirinin tam anlamıyla çevirisidir: martyr, Eski Yunanca μάρτυς, Latince martus’tan; kısaca şahitten gelir. Bu anlamda şehit, Tanrının varlığına şahadet anlamı taşır. Ancak yukarıdaki paragrafta Fransa’da devletin yurttaşlarına martyr payesi vermediğini, bunun yerine 02.07.1915 tarihinde çıkarılan bir Kanunla mort pour la France olarak tanıdığı söylenmişti. Martyr’in anlamında yüklü olan dinsellik, 09.12.1905 tarihli Kilisenin ve Devletin birbirinden ayrılmasına dair Kanunla (loi du 9 décembre 1905 concernant la séparation des Églises et de l’État) laiklik konusunda yeni bir yola girmiş olan III. Cumhuriyet’in kelime tercihi konusundaki titizliğini göstermektedir. Bu titizliğin bir başka nedeninin emperyalist bir ülke olan Fransız ordularında, Kuzey Afrikalı, yani Müslüman askerlerin bulunması olduğu düşünülebilir.
…
Yazının devamını Hukuk Defterleri’nin 9. sayısında okuyabilirsiniz.