2021 yılının ortalarına yaklaştığımız ve yine her zamankinden daha fazla birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde, bakanlarımız, devlet büyüklerimiz ve kanun koyucularımız boş durmuyor. Envaiçeşit gov.tr’li internet sitelerinde yargının güçlendirileceğine, insan haklarının daha daha korunacağına yönelik yeni paketlerin, stratejilerin, vaatlerin ve temennilerin pdf hâllerine rastlıyoruz.
Bu kez de “paket”, “reform” ve “strateji” kelimelerinden sıkılmış olacak ki halkımız, adına “insan hakları eylem planı” denilen açıklamalar yapıldı. İnsan hakları eylem planı iddialı bir söz tabii. İçinde “eylem” ve “insan hakları” geçtiğine göre, özellikle solcuların bu paketi reddetmesi kendilerini inkâr anlamına gelir, hatta bu inkâr halinde konu Yenikapı ruhuna ihanete, hatta hatta Uhud Savaşı’ndaki gaflete bile getirilebilir, söylemiş olayım.
Hatırlarsınız, Mayıs 2019’da açıklanan yargı reformu stratejisi belgesinde amaçlar şu şekilde belirlenmişti: “Hak ve özgürlüklerin korunması ve geliştirilmesi, yargı bağımsızlığı, tarafsızlığı ve şeffaflığının geliştirilmesi, insan kaynaklarının nitelik ve niceliğinin artırılması, performans ve verimliliğin artırılması, savunma hakkının etkin kullanımının sağlanması, adalete erişimin kolaylaştırılması ve hizmetlerden memnuniyetin artırılması, ceza adaleti sisteminin etkinliğinin artırılması, hukuk yargılaması ile idari yargılamanın sadeleştirilmesi ve etkinliğinin artırılması, alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin yaygınlaştırılması”.
Mayıs 2019’da açıklanan belge ile ilgili olarak Feyzioğlu da, “Göğsümüzü gere gere uluslararası meslek örgütlerinde ‘biz bunları yaptık’ dememizi sağlayacak, hakikaten gazeteciyse kişi tahliye olmasını sağlayacak, hakikaten düşüncesi sebebiyle içerideyse onu derhal tahliye ettirecek bir düzenleme” yorumunda bulunmuştu ve bu konu dergimizin Eylül-Ekim 2019 sayısında “Hakikaten” yazımda hakikaten yazılmıştı.
Şimdi ise neredeyse iki yıl geçmiş, farklı bir isimle yeni çalışma yapılmış ve insan hakları eylem planı ile amaçlarımız şu şekilde belirlenmiş: “Daha güçlü bir insan hakları koruma sistemi, yargı bağımsızlığı ve adil yargılanma hakkının güçlendirilmesi, hukuki öngörülebilirlik ve şeffaflık, ifade, örgütlenme ve din özgürlüklerinin korunması ve geliştirilmesi, kişi özgürlüğü ve güvenliğinin güçlendirilmesi, kişinin maddi ve manevi bütünlüğü ile özel hayatının güvence altına alınması, mülkiyet hakkının daha etkin korunması, kırılgan kesimlerin korunması ve toplumsal refahın güçlendirilmesi, insan hakları konusunda üst düzey idari ve toplumsal farkındalık”.
Feyzioğlu, Sabah gazetesine 2021 insan hakları eylem planı ile ilgili yaptığı açıklamada, bu çalışmanın reform değil, devrim olduğunu söylüyor. Farkındaysanız cümlede en ufak tutarsızlık yok. “Sabah gazetesi”, “Feyzioğlu” ve “devrim” kavramlarını bir cümlede kullanın dediğinizde çıkacak şey bu zaten.
Hatta Feyzioğlu Mayıs 2019’da, strateji belgesine eleştiri getirenlere dokundurmada bulunduğu gibi, bunda da hafif iğneleme yapıyor. Şöyle buyuruyor Feyzioğlu: “Bazıları sorunlara çözüm bulur. Bazıları da her çözüme bir sorun üretir. Yapılabilecek bir şey yok. Bizim görevimiz devrim niteliğindeki bu adımları hayata getirmek (şair burada ‘geçirmek’ demek veya gazeteci burada ‘geçirmek’ yazmak istiyor sanırım). Çok büyük laflar etmek yerine hayata dokunan çözüm önerileri değerlendirdik. Ortaya böyle bir metin çıktı. Ülkeye hayırlı olsun”. Farkındayız, ortaya böyle bir Metin çıktı.
Baktım içtihat programıma, 2003 yılından bu tarafa adı direkt “Bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun” olan veya içinde “Bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun” ibaresi geçen 89 (seksen dokuz) kanuna rastladım. Bu da yılda beşten fazla “Bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun” çıkarıyoruz demek. Yine bu; en az iki ayda bir, yani “ayaşırı”, bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun yapıyoruz anlamına geliyor. Farkındaysanız bu sayı, kanun değişikliği sayısı değil, “bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun” isimli kanun sayısı. 2003 yılından bu tarafa, içinde “değişiklik” kelimesi geçen kanun sayısı ise 710 (yedi yüz on). Değişimin önünde kimse duramaz, ezanlar dinmez, vatan bölünmez.
Sözü uzatmayalım ve sizleri çok değil, sadece 12 (on iki) senecik önceki “yargı reformu stratejisi” belgesi ile baş başa bırakalım. 2009 yılında Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan raporda yargı reformu stratejik amaçları şu şekilde sıralanmış: “Yargı bağımsızlığının güçlendirilmesi, yargının tarafsızlığının geliştirilmesi, yargının verimliliği ve etkililiğinin artırılması, yargıda mesleki yetkinliğin artırılması, yargı örgütü yönetim sisteminin geliştirilmesi, yargıya güvenin artırılması, adalete erişimin kolaylaştırılması, uyuşmazlıkları önleyici nitelikteki tedbirlerin etkin hâle getirilmesi ve alternatif çözüm yolları geliştirilmesi, ceza infaz sisteminin geliştirilmesi, ülkemizin ihtiyaçları ve Avrupa Birliği müktesebatına uyum, sürecinin gerektirdiği mevzuat çalışmalarına devam edilmesi”. O dönem bir de Avrupa Birliği vurgusu yapılmış, oraya yaklaşmak istiyorduk herhalde. Şimdi serbestiz.
Avrupa Birliği dışında 2009’daki belgede aynı şeyler geçiyor: fâilâtün, fâilâtün, fâilün…
Bir sonraki plan, strateji, paket, reform veya adına ne denirse ortaya çıkan bir metinde (ve tabii Metin’de) görüşmek dileğiyle.