Uluslararası Hukuk Bakış Açısıyla Tarihsel Olarak Kıbrıs’ta Yaşananlar: ‘Bir Zamanlar Kıbrıs’ın Düşündürdükleri

Giriş: ‘Bir Zamanlar Kıbrıs’ ve Kıbrıslı Türkler

Geçtiğimiz günlerde, Kıbrıs’ta 1974 yılının öncesinde yaşananları anlattığı iddia edilen bir yapım, TRT’de gösterime girdi. “Bir Zamanlar Kıbrıs” isimli bu dizi, Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşayan nüfusun bir kısmının beğenisini toplarken, önemli bir kısım tarafından ise eleştirildi. Dizinin ilk bölümünün gösterime girdiği 1 Nisan 2021 günü, Kıbrıs’ta hala çok aktif bir şekilde kullanılan Facebook uygulaması, türlü tartışmalara, tepkilere sahne oldu. Dizi beğenilsin veya eleştirilsin, birtakım hataları barındırdığının ve senaryosunda olayların tek taraflı bir şekilde aktarıldığının kabul edilmesi gerekmektedir.

Diğer birtakım eksikliklerin yanında, dizideki Kıbrıslı Türkleri canlandıran ana karakterlerin diyaloglarında Kıbrıs Türkçesi’nin kullanılmaması ve Dr. Fazıl Küçük’ün Kıbrıslı Türkler olarak bizlerin hayatındaki öneminin yeterince vurgulanmaması, tepki çeken başlıca noktalardır. Ayrıca Kıbrıslı Türklerin uğradıkları haksızlıklar karşısında kendi imkanlarıyla başlatmış oldukları yerel direnişin de yeterince iyi anlatılmadığı belirtilmekte, Kıbrıs’taki olayların aslında 1963’te başlamadığı, dizide ise 1950’li yılların ortalarından itibaren yaşananlara değinilmediği, o nedenle de anlatılan hikayenin eksik olduğu, sıkça ifade edilmektedir.

TRT’de yayınlanmaya başlayan bu dizi gündemi meşgul ederken, Kıbrıs’ta yaşanan acıların iki taraflı olduğunu tarihe not düşen en önemli kuruluş olan Kayıp Şahıslar Komitesi aracılığıyla, önemli bir gelişme yaşanmıştır.

Bahsi geçen Kayıp Şahıslar Komitesi’nin, Kıbrıs’ta yaşanan çatışmalar sonucu kaybedilen ve akıbeti bilinmeyen kişilerin izlerinin bulunmasında inanılmaz bir emeği vardır. 1974 yılında, Muratağa’da EOKA-B isimli silahlı örgütün katlettiği insanlardan sadece bazıları olan Emine Rüstem Akansoy ve onun dört çocuğu, anılan bu Komite’nin çabalarıylabulundu.Bukişiler,acıbirtörenle, katledilişlerinin üzerinden yıllar geçtikten sonra, gömüldü.

Kayıp Şahıslar Komitesi’nin çabalarıyla annesi ve dört kardeşini, onları kaybettikten yıllar sonra toprağa veren Hüseyin Rüstem Akansoy, kayıpları için sivil bir cenaze töreni istedi. Hüseyin Rüstem Akansoy’un basına yansıdığı kadarıyla Mart 2021’de gerçekleşen cenaze töreninde söyledikleri ise, dikkat çekiciydi: “Yaşanan olaylar, azgın bir milliyetçilik akımının, azgın bir fanatizmin, çürümüş beyinlerin yol açtığı olaylardır. Dolayısıyla bu zihniyeti gerek okullarımızdan, gerek dini yerlerden, gerek bütün otoritelerden tamamıyla ortadan kaldırmak lazım. Çünkü birileri öteki ilan ediliyor ve ötekinin nasıl ortadan kaldırılacağına yönelik eylemler yapılıyor. Bu kabul edilebilir değildir. Bu acılar bir daha yaşanmasın istiyorsak, böyle düşünmemiz gerekir.

***

Yazının devamını Hukuk Defterleri’nin 31. sayısında okuyabilirsiniz.

print