İstanbul Barosu’nun 2020 yılında yapılması gerekirken, bir yıl gecikerek 16-17 Ekim 2021 tarihinde yapılan genel kurulu sonrasında, yeniden başkanlığa seçilen Av. Mehmet Durakoğlu ekibine hitaben, selefi Kocasakal’ı çağrıştıran bir konuşma yaptı ve konuşmasını;
“İstanbul Barosu’nda yönetimde olabilmek için omurga gerekir, bu omurgaya sahip olduğumuz için kazandık. Onun için şimdi biz burada Mustafa Kemal’den bahsediyoruz. Onun için kalenin hala burada dimdik durduğundan bahsediyoruz. Bu kaleyi asla ama asla teslim etmeyeceğiz.” diyerek bitirdi.
‘Son Komutan’ın bu coşkusuna kitleden, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz”, “Barolar teslim alınamaz” sloganlarıyla karşılık verildi. Sonra genel istek üzerine muhtemelen topluca yemek yenildi ve bir sonraki seçimde yine böyle bir yemekte bir araya gelebilme umuduyla evlere gidildi.
‘Son Komutan’ın “İstanbul Barosu’nda yönetimde olabilmek için omurga gerekir, bu omurgaya sahip olduğumuz için kazandık.” cümlesi seçim sonuçlarının önüne geçti. Eleştiriler karşısında, Cumhuriyet’e verdiği röportajında sözlerine açıklık getirmeye çalışan ‘Son Komutan’;
“Zaman zaman İstanbul Barosu’nun Türkiye’nin kalelerinden biri olduğu söylenir. Gerçekten ben de buna katılıyorum. ‘Kimi kime karşı koruyorsunuz?’ denilebilir. Gördük ki son dönem içerisinde barolar kale olmak durumunda. Çünkü bombalanıyoruz. İkinci baro ile bombalanıyoruz mesela. Yeri geldiğinde ‘Siz siyaset yapıyorsunuz’ diye bombalıyorlar bizi. Siyasal iktidardan gelen bir baskı söz konusu, bu baskı karşısında kendimizi korumak zorundayız. Bu omurga bizim açımızdan, kendi ekibim açısından söylüyorum: Özellikle Cumhuriyet ilkeleri ve Atatürk devrimlerinden neşet eden bir anlayışın ortaya konulmasıdır. Ben buna kendi omurgam olarak bakıyorum. Sonuç itibarıyla böyle bir omurgalılıktan bahsettim. Seçimi kazandıktan sonra yaptığım açıklamalarla ilgili bazı spekülasyonlar yapılıyor. Bu sözümün hemen arkasından da, burada Mustafa Kemal’den bahsediyorsak eğer, yani onun bir başarısından Atatürkçülerin başarısından bahsediyorsak eğer, işte bu omurgadandır demeye çalıştım. Kimseyi omurgasızlıkla suçlamadım. Kendi omurgamı açıklamak durumundayım ve bunu açıklamaya çalıştım.’’ demiş.
***
Yazının devamını Hukuk Defterleri’nin 34. sayısında okuyabilirsiniz.