Savunmaya Düşen Gölge

Hikâye bu ya; Kral Büyük İskender bir gün Korinthos’a gelir ve hakkında çok şey duyduğu o “garip” filozofu görmek ister. Sokakta yaşayan filozof ise o sabah yatmış güneşlenmektedir. İskender yanına yaklaşır ve bir isteği olup olmadığını sorar. Diyojen ise istifini bozmadan “Evet, gölge etme yeter” yanıtını verir.

“Çoklu baro sistemi” olarak adlandırılan 7249 sayılı Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun teklifi 11 Temmuz 2020 tarihli TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilmiş ve 15 Temmuz 2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Oysa biliyoruz ki hikâye aslen eskiye dayanmakta…

Anayasa değişikliğine yönelik gerçekleşen 12 Eylül 2010 referandumunda HSYK ve Anayasa Mahkemesi’nin yeniden yapılandırılması, modern demokrasilerdeki “kişilerin hak ve özgürlükleri; egemen güç ile kamunun hukuka bağlı kalmasını sağlayan ve onlar için denge güç alanı oluşturan kuvvetler ayrılığı ilkesi yoluyla güvence altına alınır” yaklaşımından uzaklaşılmasına neden olmuştur. 16 Nisan 2017 tarihli Anayasa Değişikliği Referandumu ile parlamenter sistemin yerine başkanlık sisteminin gelmesi ve bu sistemin etkileri ile bu uzaklaşma perçinlenmiştir. Böylelikle artık Anayasa’nın 138. maddesinde korunan yargının sadece bağımsızlığı değil tarafsızlığı da zedelenmiş, Anayasa’nın 9. maddesinde yer alan “yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır” hükmü sekteye uğramıştır. Bu doğrultuda Anayasa, yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını sağlamak için teminat olma özelliğinden uzaklaştığı gibi, yargının “güçlünün” hâkimiyetinde olmasına ortam sağlamıştır. İşte güçlü olanın hâkim ve savcıları gölgesi altında toplama eğilimi, son çoklu baro hamlesi ile avukatlar üzerindeki etkisini de arttırmıştır. Nihayetinde yargı teşkilatımızın en üst basamağı olan ve Anayasa’nın 2. maddesinde güvence altına alınan demokratik hukuk devletinin garantisi olması gereken Anayasa Mahkemesi de çoklu baro yasasına yönelik iptal başvurusunu reddetmiştir.

***

Yazının devamını Hukuk Defterleri’nin 29. sayısında okuyabilirsiniz.

print