Öğrenci Gözünden: Gençlik ve Başkanlık

Her anayasa değişikliği, bir hukuki değişimden ziyade siyasal bir değişiklik içerir. İktidarın nasıl kullanılacağı, nasıl bir yönelime girileceği bu değişikliklerle belirlenir.

Ülkemizde de bu durumun geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Örneğin 1982 Anayasasına baktığımızda ; %10 barajı, zorunlu din dersleri, yürütmenin yargıya karşı güçlendirilmesi gibi birçok sonuç göze çarpacaktır. Fakat tüm bu değişikliklerin arka planında gerici-faşist bir darbenin varlığını görürüz. Ya da 2010 değişikliklerinin esas önemi hukuki yeniliklerden ziyade, AKP’nin iktidarını tekleştirmesine yol açmasında yatmaktadır.

Dolayısıyla, hukukun siyasetten “bağımsız” olmadığını kabul etmek ve tüm bu hukuki süreçlerin esasen siyaset düzleminde oturduğu yeri anlamak gerekmektedir. Ülke siyasetinin başlıca gündemi olan başkanlık tartışmalarına da buradan bakmak doğru olacaktır.

İktidarlar ve meşruiyet arayışı

Tüm bu süreçlere siyaseten baktığımızda da şunu görürüz; her iktidarın meşruluğa ihtiyacı vardır. Gündemi belirleyebilmek, tepkileri öğrenebilmek ve toplumun farklı kesimlerinden destek alabilmek tüm iktidarların en büyük hedeflerindendir. Özellikle şu anki başkanlık sistemi gibi, yönetim biçiminin değişeceği bir anayasa için mevcut oy desteğinin ötesinde bir meşruluk gerekmektedir.

AKP’liler de sanırım bu durumun farkındalar. Öyle ki İstanbul’un çeşitli yerlerinde imzasız “Gençlik yeni anayasa istiyor” afişleri görmek mümkün.

O zaman gençlik ve başkanlık sistemi tartışmaları üzerine birkaç şey söylemek gerekiyor.

Başkanlık sistemi : Değişen ne ?

Anayasaların oluşumuna baktığımızda, başlıca amaç iktidarı sınırlandırmaktır. Bu amaç pratikte “kuvvetler ayrılığı” olarak karşılık  bulur.  Yani tüm yetkiler tek bir kişinin elinden çıkar ve farklı organlara ( yasama-yürütme-yargı) dağılır. Böylece de her şeyi yapan sorumsuz lider anlayışı sona erer.

Fakat diyalektik burada da karşılığımı çok geçmeden bulur; iktidarı sınırlandıran anayasa varsa iktidarı güçlendiren ve hatta tekleştiren bir anayasa da olabilir. İşte bu anlayışın en son noktasıdır başkanlık anayasası. Bu anlayışta kuvvetler ayrılığı ilkesi devam etmektedir ancak işleyiş tamamen değişecektir.

Başkanlık sisteminde meclis ikincil konuma gelecektir. Monist (tekçi) bir yönetim mevcut olacak ve tüm yetki başkanda toplanacaktır. Bu yetkiler arasında meclisi feshedebilme de bulunmaktadır. Dolayısıyla yürütmenin mutlak üstünlüğünün göze çarptığı bir sistem söz konusudur.

Amerika’da bu sistem özerk bölgelere kendi kendini yönetme yetkisi vermiş, başkan ise son sözü söyleyen kişi konumuna yerleşmiştir. Ülkemizde ise böyle bir durum olmayacağa benzemektedir. Bu yetkiler kendisine yetmemiş olacak ki, mevcut Cumhurbaşkanı bu sistemin “üniter devlet” modeliyle de uygulanacağını söylemektedir. Bu konuda kendisine tarihte örnek alabileceği bir başkan da bulmuş ve bir açıklamasında   da ağzından kaçırmıştır : Hitler !

Temel olarak başkanlık sistemi için söylenebilecekler bunlar. Bir de gençliğe bakalım.

Sorun parlamenter sistem mi  ?

Ülkemizde gericilik, siyasi baskılar, terör, işsizlik gibi giderek artmakta olan sorunlar  bulunmaktadır. Eğitim, sağlık, ekonomi başta olmak üzere sıkıntılar katlanarak devam etmektedir. Tüm bu durumlar en çok da gençliği etkilemektedir. Toplumun en dinamik kesimi olması gereken gençlik, 14 yıllık AKP iktidarında tüm bu sorunların içinde yetişmiştir. Gerici eğitim, işsizlik sıkıntısı ve rekabeti ön plana koyan ve bitmek bilmeyen sınavlar döngüsüne hapsedilen bir sistem içinde gençlik tüm dinamizmini yitirmiş  ve  bencilleşmiştir.

Tüm bu sorunların kaynağına bakınca ise, meselenin parlamenter sistem olmadığı ortadadır. Sorunların kaynağı AKP’nin ta kendisidir ve desteğimizi bekledikleri bu anayasa da bu sorunlara hiçbir çözüm üretmemektedir.

Sonuç ve ne yapmalı ?

Sonuç olarak, meclisin tıpkı Abdülhamit dönemindeki haline döneceği, yani kaderinin bir kişinin iki dudağına bağlanacağı bir tablo söz konusudur. Bunu gizlemek için de tabloyu değiştirmeye çalışıyorlar. 2010’da “darbeyle hesaplaşma” dediler, şimdi de “Gençlik yeni anayasa istiyor” diyorlar.

Bu oyuna kanmamak gerekiyor. Evet gençliğin bir sistem problemi var ama aradığımız çözüm başkanlık sistemi değil; laik, eşitlikçi ve emekten yana bir “sistem”dir. Bunun için de yapılacak çok iş var. Hukuki ve siyasi olarak bir mücadele örmenin aciliyeti ise önümüzde duruyor.

print