Bölge Adliye Mahkemeleri Ceza Yargılamasına Ne Getiriyor?

5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 272. maddesinde düzenlenen istinaf yasa yolu, ceza mahkemelerinden verilen ve kesin nitelikte olmayan kararlara karşı Yargıtay yerine, davanın görüldüğü mahkemenin bulunduğu il veya ilçenin coğrafi konumuna göre Türkiye’nin yedi bölgesinde kurulan yedi istinaf mahkemesinden birine başvuru yapılması şeklinde işleyecek. İstinaf mahkemelerinin kurulduğu merkezler; İstanbul, Ankara, Samsun, İzmir, Antalya, Gaziantep, Erzurum olarak belirlendi. Civar il ve ilçe mahkemelerden verilen kararlar, bu illerde kurulan BAM’larda değerlendirilecek.

İstinaf Mahkemesi, İlk Derece Mahkemesinin kararında usule veya esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığını saptadığında istinaf başvurusunun esastan reddine karar verecek. İlk derece mahkemesinin kararında bir hukuka aykırılık nedeninin bulunması hâlinde ise hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve yeni bir karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verecek. Diğer hâllerde, gerekli tedbirleri aldıktan sonra (…) davanın yeniden görülmesine ve duruşma hazırlığı işlemlerine başlayacak. Eğer ilk derece mahkemesinin kararına karşı istinaf yoluna başvuran tutuksuz sanık istinaf duruşmasına gelmezse, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 281. maddesinde talebinin reddedileceğinin kendisine bildirileceği yazıyor. İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusu yapan vatandaş duruşmaya katılamazsa istinaf hakkı ölüyor.

İstinaf mahkemesi, yaptığı yargılama sonunda ya istinaf başvurusunu esastan reddedecek veya ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kuracaktır. Mahkemece, gerekli görülen tanıkların, bilirkişilerin dinlenilmesine ve keşfin yapılmasına karar verilecektir. Tanıkların Segbis olarak adlandırılan görüntülü talimat sistemi ile dinlenmesi mümkün olsa da, keşif için Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi ilgili dairesinin Van’a gitmesi gerekecektir. Bu çoğunlukla mümkün olmayacağından, keşif, yine talimat yoluyla yapılacaktır. Keşif ve tanık dinleme olanaklarına ilişkin getirilen düzenleme, delillerle doğrudan temas etme ve yeniden delil toplamayı istisnai ve sınırlı hale getirmekle/olmakla eleştiriliyor. Bu yüzden ülkemizde uygulamaya konulmak istenen yapının istinaf değil, kendine özgü, bir nevi genişletilmiş ve bölgeselleştirilmiş temyiz yargılaması olduğu öne sürülüyor. Yani bir tür “Türk tipi istinaf” sistemine sahip olduğumuz anlaşılıyor.

Yargıtay’a temyiz incelemesine gelen dosyalar tecrübeli tetkik yargıçlar tarafından incelenip beş kişilik kurula sunuluyordu. İstinaflarda tetkik yargıcı yok. Onların yerine bir üye dosyayı okuyup, diğer iki üyenin görüşüne sunacak.

İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarını onayan İstinaf Mahkemesi kararı kesin olacak. Bu kararlara karşı Yargıtay’a temyize gidilemeyecek. Örneğin; Asliye Ceza Mahkemesi’nin cumhurbaşkanına hakaret suçundan dolayı verdiği 4 yıl hapis cezasını inceleyip onayan Bölge Adliye (İstinaf) Mahkemesi’nin kararı kesin olacak (CMK m. 286-2/a). Bunun yanında, on yıl veya daha az hapis cezasını veya adli para cezasını gerektiren suçlardan, ilk derece mahkemesince verilen beraat kararları ile ilgili olarak istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararlar da temyiz edilemeyecek. Bölge Adliye Mahkemesi karar ve hükümlerine karşı ilk kararı veren mahkeme direnemez; bunlara karşı herhangi bir kanun yoluna da gidilemeyecek. Bu kararlara karşı karar düzeltme başvuru yolu da kapalı.

Ülkemizde 2016 yılı itibarıyla 14 bin civarında adli yargıda görev yapan yargıç ve savcı bulunuyor. Bunlardan 1034’ü atanmış bulunuyor. İstinaflara giden yargıç ve savcıların işleri diğer yargıç ve savcılara bölüştürülecek. Çünkü büyük kentlerde, istinaflara giden yargıç sayısıyla orantılı olarak mahkemeler kapatılacak. Bu durumda, yaklaşık 600 davaya bakan bir İstanbul ceza yargıcı, bundan sonra 800 – 1000 civarında davaya bakmak zorunda kalacak. Yani, dört ay sonraya bırakılan duruşmalar, beş ila altı ay sonraya bırakılmak durumunda kalınacak. Üstelik önceden Yargıtay, temyiz incelemesini tetkik yargıcının raporuyla, dosya üzerinden yapıyorken, şimdi Bölge Adliye Mahkemesi gerekli görmesi halinde yeniden yargılama yapıp tarafları, tanıkları dinleyecek. Belki de keşif yapacak. Hem de ilden bir başka ile giderek. Mahkemenin vereceği 5 yıldan fazla hapis cezası kararlarına karşı bu kez dosya, temyiz yolu ile Yargıtay’a gidecek. Bu süreyi de eklersek, yargılama süreleri kısalmayıp, daha da uzayacak.

BAM’larla birlikte ortaya çıkan bir başka sorun da, istinaf incelemelerinin yedi ayrı bölgede, yedi ayrı istinaf mahkemesi tarafından yapılacak olması. Antalya Bölge Adliye Mahkemesi’nin ilgili dairesinin usule veya yasaya uygun gördüğü bir uygulamayı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ilgili dairesi yasaya aykırı görecek. Uygulamaya İzmir, Gaziantep, Ankara, Samsun, Erzurum istinaf mahkemelerinin nasıl yaklaşacağı da meçhul olacak.

İstinaf yargıç ve savcılarının seçimlerinde de liyakat ve kıdeme değil, yürütme ile olan ilişkilere göre atama yapıldığı eleştirileri sıkça yapıldı. Atamalarda, yürütmeye yakınlığı ile bilinen Yargıda Birlik Derneği’nin (YBD) etkili olduğu yargı camiasında açıkça biliniyor. Bu durum, yargıda küskünlüklere ve çalışma barışı açısından motivasyon kayıplarına neden olacaktır. Kutuplaşmış yargı içinde çoğunlukla YBD ve dolayısıyla hükümete yakın yargıçlar mahkeme başkanı oldular. İlginç ve tehlikeli olan; bu başkanlar, ilk derece mahkeme yargıç ve savcılarına ”pekiyi”, ”iyi”, ”orta” ve ”zayıf” diye notlar verecekler. İstenmeyen kararlar veren yargıçların bu kararları bozulmakla kalmayıp, not ile yargıcın cezalandırılması da söz konusu olabilecek. Bu nedenle yargıçların, özellikle hükümeti ilgilendiren konularda cesaretle ve inandıkları şekilde karar vermeleri kimi zaman sorun teşkil edecek.

Sonuç olarak; hükümet çevrelerinin Yargıtay’ın iş yükünün azalacağına dair önermeleri gerçekten de doğrudur, ancak; ülke genelinde yargıda iş yükü katlanmış, yargılama sürelerinin uzaması sorunu ile karşı karşıya kalınmıştır. Bu mahkemeler, gerek üye ve başkanlarının seçimi, incelenmeyi bekleyen milyonlarca dava nedeniyle oluşacak yoğunluk, gerekse çok başlılıktan kaynaklanan çelişkili kararlar nedeniyle uzun süre tartışılacağa benziyor.

print