Avukat olmayan birinin bilemeyeceği ayrıntıları içeren karikatürler çiziyorsunuz, dolayısıyla aksini düşünemiyoruz ama tanışmak için soralım. Avukat mısınız?
Evet, 2013 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldum. Bir yıl sonra ruhsatımı aldım ve avukat olarak çalışmaya başladım. Halen çalışmaya devam ediyorum.
Öyleyse avukatın yargı süjeleri arasındaki yerinin ne olduğunu düşünüyorsunuz?
Avukatlık Kanunu’na baktığımızda avukatın yargı süjeleri arasındaki yerinin “yargının kurucu unsurlarından bağımsız savunmayı serbestçe temsil etmek” şeklinde belirlendiğini görüyoruz. Savunma makamını temsil eden avukatlık mesleğinin yargının adalet dağıtmasına yön vermesi nedeniyle kutsal bir nitelik taşıdığını düşünüyorum.
Ne yazık ki savunma makamını temsil eden avukatlar, iddia ve karar makamı temsilcileri kadar saygı görmüyor. Bunu bir mahkeme ya da savcılık kalemine girdiğinizde bile anlayabiliyorsunuz.
Bence avukatlar mesleklerini yaparken diğer yargı temsilcilerine göre daha çileli emekler veriyorlar. Sonuçta “Nooldu bizim dava?”, “Kaynımın tazminat davası 1 yılda bitti, bizimki niye 1 yıl 3 ay 8 gün sürdü?”gibi sorularla biz avukatlar muhatap oluyoruz.
Daha çok işçi avukatların ve stajyer avukatların karşılaştığı problemleri konu edindiğinizi görüyoruz. Her iki konudaki genel görüşünüzü öğrenebilir miyiz?
Stajyer avukat olmak bence kötü bir durum… Stajyer avukat, hukuk fakültesinde okuduğu günlerde hukuk felsefesi, hukuk sosyolojisi gibi dersler alıyor. Hukuk fakültesinden aldığı eğitim ile idealist bir şekilde mezun oluyor. Sonra staja başlıyor ve icra memuruna basit bir haciz işi yaptırabilmek için ecel terleri döküyor. Yani bütün adliyelerde bu böyledir demiyorum tabi; karikatürlerde de bu konulardan bahsettiğimde “Yoo, ne alakası var?” diyen meslektaşlar oluyor. İtiraz eden meslektaş için öyle bir durum söz konusu olmayabilir; ama ben kendi gözlemlerimi yansıtıyorum. Maalesef böyle durumlarla da çok karşılaşıyorum. Adli yargı ve idari yargı stajyerleri için aynı durum söz konusu değil; memurlar bir hâkim adayına stajyer avukata davrandıkları gibi davranmıyorlar. Stajyer avukatlara karşı böyle garip bir tutum var. Neticede hepimiz yargı içinde bir görev üstleniyoruz, bu görevler birbirine denk önem taşıyor. Bu nedenle bir adli yargı mensubuna/adayına nasıl davranılıyorsa avukata ve stajyer avukata da aynı şekilde davranılmalıdır diye düşünüyorum. Tabi tüm bu söylediklerimin kendi düşüncem olduğunu da belirteyim. Bütün mahkemeler, memurlar böyledir demiyorum. Çok nazik ve işini iyi yapmaya çalışan memurlarımız da var. Bununla birlikte stajyer avukatların şartları da iyi değil, hukuki düzenlemeler nedeniyle stajyer avukatlara sigorta bile yapılmıyor. Avukat yanında staj yaptıkları sürece alacakları ücret tamamen yanında staj yaptıkları avukatın insafına kalmış. Stajyer avukatın, bir avukatın yanında staj yapmasının amacı avukatlık mesleğini öğrenmektir; ama uygulamada ne yazık ki stajyer avukatları ucuz iş gücü olarak gören meslektaşlarımız var. Avukat, kendi yapmak istemeyeceği ne kadar angarya iş varsa stajyerine veriyor. Bu bir tarafa kendi özel işlerini bile stajyerine yaptıran avukatlar var. Staj yaptığım dönemde bir arkadaşım ofisin bulaşıklarını yıkamadığı için staj yaptığı yerden kovulmuştu mesela. Avukatlık stajı için sınav zorunluluğu gelsin falan deniyor, bence sınava gerek yok. Stajyer arkadaşlar; staj dönemleri boyunca gerçek bir azim, irade ve sabır sınavından geçiyor.
İşçi avukat diye bir tabir yok aslında, işgören avukat deniyor. Avukat sayısının artması, ofis açmak için kendini hazır hissetmeyen avukat sayısının da artmasına neden oldu. Bu durumda olan avukatlar bir başka avukatın yanında çalışıyor, o avukatın işlerini takip ediyor. Emeğini ve bilgisini bir başka avukatın müvekkil çevresine sunuyor; ancak şartlar yine stajyer avukatlarda olduğu gibi genellikle kötü. İşveren avukat sıcak bir yaz gününde klimalı ofis ortamında dünya kupası maçlarına bakarken; asgari ücretin biraz üzerinde maaşla çalıştırdığı meslektaşı duruşmalarına giriyor, icra işlemlerini yapıyor, ofise dönüp dilekçeleri yazıyor, müvekkillerin kaprislerini çekiyor ve hacze gidip borçlulardan azar işitiyor. Bu durum hiç adil görünmüyor.
İcra dairelerine bile cübbe ile girdiğinizi görüyoruz? Bunu işlemlerde kolaylık olsun diye mi yapıyorsunuz? İcra dairelerinin kasvetli havasında daha da bunaltıcı olmuyor mu?
Avkatbey tiplemesini genellikle cübbeyle çiziyorum. Avukatlığa başlığımda hep şehir dışı duruşmalarına gidiyordum. “Avkatbey” tiplemesini duruşmalara gidip gelirken yolda buldum. Avkatbey’i at arabasıyla, uzay gemisiyle, cadı süpürgesiyle vs. çizip cama yapıştırıp video çekiyordum. Daha sonra “Duruşmaya giderken” diye başlık atıp sosyal medya hesabımda paylaşıyordum. Avukat olduğu belli olsun diye cübbeyle çiziyordum, öyle alıştım o yüzden. Cübbeyle bir bütün haline geldi tipleme. Kendim icra dairelerinde cübbe giymiyorum. Kan ter içinde kalıyoruz oralarda, bir de cübbe giymeye gerek yok. Zaten icra dairelerinde avukat olmanız size avantaj sağlamıyor. Pembe incili kaftan da giyseniz, icra müdürü yine aynı icra müdürü. Fazla dikkat çekmeden işimizi halledip çıkmaya çalışıyoruz.
İcra dairelerinde LC W poşetlerini kullandığınızı görüyoruz. Ama o poşetlere pembe icra dosyalarının sığmayacağını düşünüyoruz 🙂 Hakikaten kullanışlı olduğunu düşünüyor musunuz?
Avukatla bütünleşen bazı nesneler var. Evrak çantası da bunlardan biri. Benim karikatürlerimde LCW poşeti simgesel bir şey. Az maaşla çalıştırılan genç avukatları temsil ediyor. Ben kendim büyük sırt çantası kullanıyorum. Sekiz dosyaya kadar alıyor. LCW poşetleri icra dosyaları için kullanışlı olmayabilir. Karikatürlerde icra dosyalarına özel bir ölçü kullanıyorum.
Devekuşu Kabare’nin “Aşk olsun” oyunundaki bir parodide hâkim rolünü oynayan Metin Akpınar’ın “bazı sebeplerle” mübaşirliğe öykündüğü bir repliği var. Siz de bazı karikatürlerde mübaşirleri “güçlü” olarak gösteriyorsunuz. Keşke mübaşir olsaydım diyor musunuz?
Mübaşirlerin çok “cool” olduklarını düşünüyorum. Duruşma günleri hâkimler 40 dosyaya birden bakıyor, hepsini de mübaşir sıraya koyuyor. Her dosyada bir davacı bir de davalı vekili olsa 80 avukat yapar. Onlarca avukat dosyasını aldırmak için, mübaşirin etrafında pervane oluyor yani. Dosyasını bir an önce aldırmak isteyen avukatların mübaşire hüzünlü gözlerle bakması ve mübaşir kendilerine; “Sırayla alıyoruz avkat hanım/bey!” dediğinde avukatların adliyenin o soğuk koridorlarında, umutsuzca beklemeye çekilmeleri veya mübaşirin; “Sıra sizde avkat hanım/bey.” dediğinde avukatların yüzündeki o minnettar ifade… Adalet Tanrıçası bir gün adliyelerimizi gezmeye karar verse, mübaşirlerin muazzam bir etkiye sahip olduğunu düşünürdü eminim. Mübaşirleri severek takip ediyoruz, tabi ki bir hayranlığımız var; ama ben mübaşir olmak istemezdim. Duruşma günlerinde onca avukatla baş etmek zor.