Yargıçlar Sendikası’nın başkanı Mustafa Karadağ HSK’nın sürgün kararı sebebiyle emekliliğini isteyerek hakimlik görevinden ayrılınca Sendika’nın Eylül ayında yapılan Olağanüstü Genel Kurulu’nda Yargıçlar Sendikası başkanlığına genel sekreterlik görevini yürüten hâkim Ayşe Sarısu Pehlivan seçildi. Sayın Sarısu Pehlivan’la kendisine, hukuk ve yargı alanındaki değişime ve sendikanın mücadelesine dair sohbet ettik.
Evrim Şenöz: Ayşe hanım öncelikle Yargıçlar Sendikası’ndaki yeni göreviniz için sizi tebrik ederiz. Kısaca sizi tanımak isteriz.
Ayşe Sarısu Pehlivan: Kırıkkale’de 1966 ya da 1967 yıllında bağlar kaynamadan 15 gün önce dünyaya geldin der anacığım. Doğum yılım kesin değil yani. Babam esnaf, annem ev kadını. İkisi de okuma yazmayı sonradan öğrenmişler. 6 çocuklu bir ailenin 5.çocuğuyum. İlk, orta ve lise eğitimimi Kırıkkale’de tamamladım. Mahallemizde bırakın üniversiteye liseye giden sayılı kız çocuklarından biriyim. Babam ve annem sonradan okuma yazma öğrenmelerine rağmen, aydın kimlikleriyle, eğitime ve okullara çok önem verirlerdi. Her ikisi de benim için birer şanstır.
Ortaokul, lise yılları 1980 öncesi olayları ve 1980 sonrası askeri darbenin baskın ortamında geçti. Çok kitaplar yakıldı banyo sobalarında, mahalle abilerimizden çok hikayeler dinledik. Öz ağabeyim de bir müddet Mamak Askeri Cezaevinde kaldı. Onun, onların hikayeleriydi beni Hukuk Fakültesine iten nedenlerden biri de.
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden 1989 yılında mezun oldum. Yargıçlık sınavına girdim. %3 kadın kotasının uygulandığı bir dönemde mesleğe kabul edildim. Eşimin Diyarbakır’da görev yapması nedeniyle stajımı Diyarbakır’da tamamladım. Siirt Şirvan ilçesine kurayla atandım. İki yıl görev yaptım. Sonrasında sırasıyla Uşak Ulubey, Bursa Yenişehir, Çubuk, Ankara merkez adliyesinde 2013 yılına kadar çalıştım. Emeklilik öncesi son görev yapacağım yer olması isteğiyle İzmir Adliyesine tayin istedim ve atandım. 2016 yılında istek dışı Karşıyaka Adliyesine atamam yapıldı. Halen Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi yargıcı olarak çalışmaktayım. Psikoloji ve sosyolojiye ilgi duyuyorum. İkinci üniversite olarak sosyoloji okuyorum. Şiir kitapları ve tarihsel romanlar okumayı severim.
Düşündüğüm gibi ilkelerime uygun yaşarım. Sözümle, eylemim uyumludur. İnandığım değerler için mücadele ederim. Sızlanan, şikâyet eden ama hiçbirşey yapmayan bir insan hiç olmadım. Olmam da. Her sorun olarak gördüğüm şey de “ben ne yapabilirim”, “nasıl çözerim”, “nasıl çözülebilir”, sorularının cevabını ararım.
Ülkemi, yaşayan herkesi önemserim, ağacını, çiçeğini, böceğini seviyorum. Bir küçük çöp dahi atamam, kıyamam toprağına, taşına, dedemin anlattığı Çanakkale’deki savaş hikayeleri gelir aklıma.
En doğusundan en batısına kadar yaşayan herkes kıymetlidir benim için. Her yerden dostlarım arkadaşlarım var. Benim en büyük hazinemdir dostlarım. İyi ki varlar hayatımda.
E.Ş: Türkiye’de hukukun geldiği durumu ya da Türkiye’nin geldiği durumda hukukun işlevini nasıl değerlendirirsiniz?
A.S.P.: 27 yıldır bu mesleği icra ediyorum. O kadar çok şey yaşadım ki. Emekli olduktan sonra anı kitabı yazmak istiyorum. Anlatacak çok şey var.
2006 yılında kurulan YARSAV’ın kurucu üyesiyim. Kuruluş amacımız yargıyı olması gereken düzeye ulaştırmak için, sivil toplum örgütü olarak çalışmak, sivil ses olmaktı. Yedek yönetim kurulu, disiplin kurulu üyesi olarak aktif olarak YARSAV içinde görev aldım. 2010 yılından sonra yargıda sendikal örgütlenmenin önünü açmak için Yargısen’in kuruluşu için çalışmalara başladık. Kurduk. Kapatma davasıyla kapattılar. Yargı eliyle kapatıldık. 2012’de Yargıçlar Sendikası’nı kurduk.
Yargı örgütlerinde bulunma sebebim hep daha iyi bir sisteme, evrensel kurallara göre işleyen bir yargı sistemine kavuşma isteğimdir. Malum ülkemizde hukuk ve yargı algısı hiç iç açıcı değil. Bu durum sadece son zamanlarda böyle denmeyecek kadar eskiden beri var. Sakat işleyen bir durumdayız. Hukuk, yargı siyasete kurban edilmemelidir. Yargı kararları çok fazla konuşulmaya başlandı haklı veya haksız pek çok eleştiri yapılmaya başlandı. Toptancı yaklaşımlar var. Bizler çok da azımsanmayacak kadar sayıda pek çoğuz ve bizler doğruyu yapıyoruz, yapmak için emek harcıyoruz. Haksız yapılan her eleştiri, verilen her yanlış bilgi toplumun adalete olan saygısını, güvenini yitirmesine neden oluyor. Kimse inkâr edemez. Konuşmazsak çözemeyiz. Sorunlarımızla yüzleşmek zorundayız. Çözüm bulmak zorundayız. Cesur olmak zorundayız. Makam mevki kaygısı taşımadan, mert, cesur çözümler bulmak zorundayız. Yargı, nerden gelirse gelsin kim olursa olsun hiçbir güce boyun eğmemeli, siyasete alet edilmemelidir. Gerçek hukukçuluk bu demektir, bu bilinçle hak, hukuk diyerek, herkes için hukuk ve adalet diyecek gözüpek hukukçular bunu gerçekleştirecektir. Zor ama imkânsız değil, sadece istensin yeter. Hukuk, yargı adalet insanları devlete bağlar, aksi halde çözülme başlar ve yıkılır. Herkes altında kalır.
E.Ş: Bu duruma karşı uzun zamandır hâkim ve savcı sendikalarında mücadele ediyorsunuz. Ama iktidar bu mücadele içindeki hâkim ve savcılara soruşturmalar açıyor. Keza sizin de bir soruşturmanız vardı. Ya da bu hâkim ve savcılar sürgün ediliyor. Buna dair ne demek istersiniz?
A.S.P: Evet çok uzun zamandır yargı örgütlerindeyim. Dediğim gibi evrensel hukuk kurallarının ülkemizde işler kılınması, yargının siyasete alet edilmediği, siyasi sorunların yargı eliyle iktidar sahiplerinin istediği şekilde şekillendirilmediği bir yargı ve hukuk sistemine kavuşmak özlemim beni bu örgütlerde bulunmaya itti. Kurulduğumuz yıllardan beri ülkenin içinde bulunduğu sorunlar bizi hep bir yerlere doğru sıkıştırma söylemleri ile karşı karşıya bıraktı. Biz bunu istemedik, ama söylediklerimiz birilerini rahatsız etti.
Yaşadıklarımız şunu öğretti bana iktidar sahipleri örgütlü mücadele istemiyor, örgütlü alkışlayan istiyor. Halbuki en tehlikelisi budur. Gerçekler örtülemez aslında. Söylenenlere kulak vermek insanı doğruya ulaştırır. Doğru işleyen bir yargı herkesin sığınağıdır, adalete herkesin ihtiyacı vardır unutmayalım.
Sendikamız üyeleri çok değerli meslektaşlarımızın sürgün kararnameleriyle emekliliğe zorlanmaları çok üzüntü vericidir. Zira her biri kendi alanında uzman, sadece meslekten onurlanan değil mesleğin saygınlığını sağlamak için pekçok şeyden feragat ve fedakârlık eden kişilerdir. HSK’nın bunu görmesi gerekirdi, ama ne yazık ki seçen iradenin isteği galip geldi.
E.Ş.: Son olarak, hukuk alanındaki bu değişim karşısında hukukçuların nasıl mücadele hattı örmesi gerektiğini soralım. Sendika ileriki dönemde bu alanda nasıl bir mücadeleyi sürdürecek?
A.S.P.: Son olarak şunu söylemek isterim kimse korkmasın. Korkularına inandığı ilkeleri feda etmesin. Hepimizin bu mesleğe borcu var, Millet adına karar veriyoruz. Çocuklarımıza, bizi bugüne eriştiren halkımıza adalet bekleyenlere borcumuzu ödeyelim. Dayanışma halinde olalım, dayanışmanın yolu da örgütlenmedir. Örgütlü mücadele iyidir. Ses verir. Yargıçlar Sendikası çatısı altında mücadele önemlidir. Sadece ve sadece hukuk diyenlerin bu çatı altında yeri vardır ve bu yer çok kıymetlidir.
Yargıçlar Sendikası hukuk alanında sorun tespiti ve çözüm yolları bulmak için çalışmaya yılmadan devam edecek, kaygısı “hukuk “olan herkesle görüşmek ve çözüm yolları bulma konusunda ki azminden hiçbir şey kaybetmeden kararlı bir şekilde yoluna devam edecektir.
Teşekkür ederiz.